ZİHİN KONTROL GRUP

ZİHİN KONTROL GRUP

6 Ocak 2007 Cumartesi

``Çek O Pis Ellerini Düşüncelerimden"(5)

``Çek O Pis Ellerini Düşüncelerimden"(5)
Kalem: AbartmanSonunda, derin bir ``ohh" çekebileceksiniz. Yazı dizimiz, bu bölümile sona eriyor. Taa en başında demiştik, ``uzun" diye. Aslınabakarsanız söylenebileceklerin binde biri söylendi. Bu bilebazılarına yetti ve yazı dizimizin gitgide paranoyak bir yaklaşımabüründüğü şeklinde yorumlar yapıldı. Gerçekten de endişelenmeliyiz.Kitle iletişim araçlarının gücü ile böylesine çepeçevrekuşatılmışken, örgütlenme, toplumsal bir yapı olarak böylesinedestekleniyor ve özendiriliyorken, birçok kişiyi yalnızca ``hırs veçıkar" yönetiyor ve biz masumlar, olup bitenler hakkında ince eleyipsık dokuyarak düşünmüyorken, endişelenmeliyiz! Endişelenmektehaklıyız! Beraber yaşadıklarımız bizim kadar masum değilken, onlargibi olmayı beceremiyorsak en azından üzerimize doğrulttuklarısilahlar konusunda bilgi sahibi olmalıyız. Bu bilgi biziendişelenmekten alıkoymayacak ise de, en azından savunmaduvarlarımızı nasıl inşa etmemiz gerektiği konusundaaydınlatacaktır.Eleştiri okları, savlananların hemen hemen herkes tarafındankullanılan yöntemlere yönelik suçlamalar olduğu şeklinde defırlatıldı. Evet, özellikle ikna teknikleri gerçekten, şöyle ya daböyle hepimiz tarafından kullanılıyor. Ancak, birisini ikna etmeyeçalışırken hangi mekanizmaları harekete geçirdiğimizi çoğumuzunbilmediğini de kabul etmeliyiz. Yöntemimizin ahlaki olup olmadığıkonusunda hüküm vermek elbette ki vicdanımızın görevi. Zaten, vicdandediğimiz denetim organına sahip olmayanlar amaçlarına ulaşmak için(o her neyse) her yolu kullanırlar ve emin olun, bir şekildeulaşırlar o hedefe. Vicdansızlığa genellikle, onursuzluk ve sağlambir mide eşlik eder. Yaşamda başarılı olmak için bunların temelbeceri olduğunu söylemek de abartı sayılmaz. Abartı sayılsa bile,unutmayın ki, bu satırları yazan kişi; Abartman!Sözü uzatmadan, beyin yıkama ve ikna teknikleri konusunda çağdaşgelişmeler ve teknolojik yaklaşımlara geçelim ve ``savunmaduvarlarımızın" gün geçtikçe nasıl inceldiğini gözleyelim.Bilinçaltı ProgramlamaBilinçaltı mesajlar sadece bilinçaltımızın algılayabileceği gizlitelkinlerdir. Bunlar, çalan müziğin gerisine gizlenen işitsel ya dabilinçli olarak algılanması mümkün olmayacak biçimde, bir resimle yada modelle bütünleştirilen görsel telkinler olabilir. Çoğu işitselbilinçaltı programlama kaseti düşük volümde kaydedilen sözlütelkinler içerir. Bu tekniğin verimliliğini sorguluyacak olursak,bilinçaltı telkinler algılanamıyorsa, etkili olamayacaklarınısöyleyebiliriz. Bu nedenle, işitme eşiğinin altında kaydedilentelkinler yararsızdır. En eski işitsel bilinçaltı telkin tekniğinde,müzik sesinin gerisine döşenen ve parametrik bir ekolayzerkullanmaksızın telkinlerin anlaşılmasını olanaksız kılan bir seskullanılır. Bu, patentli bir tekniktir.Telkinleri, müzikle aynı akor ve frekansta yansıtacak, müziğin birparçası gibi hissettirecek biçimde psiko-akustik olarak değiştirmeve sentezleme yöntemine dayanır. Ancak bu teknikle hazırlanmış birkayıtı, bilinçaltı telkinleri tespit etmek amacıyla incelemeniz,frekansla oynamanız hiç bir sonuç vermez. Tespit etmenin yoluyoktur! Diğer bir deyişle, telkin bilinçaltında hissedilse de, ensofistike ekipmanlarla dahi izlenmesi olası değildir.Her gün maruz kaldığımız propagandaları ve ticari manipülasyonlarıdüşündüğümde tüylerim ürperiyor. Dinlediğimiz müziğin gerisindenelerin gizlendiğin bilmenin ne yazık ki hiç bir yolu yok .Dinlediğimiz sesin gerisine ikinci bir sesin gizlenmesi mümkün. Dr.Wilson Bryan Key'in reklamcılık ve politika konusunda hazırladığıyazı dizisi, bu tekniğin özellikle gazete ve dergilerdekireklamlarda nasıl kötüye kullanıldığını ortaya koyuyor. Bilinçaltıprogramlama konusunda sorulabilecek en önemli soru şu: Gerçekten işeyarıyorlar mı? Büyük mağazalarda çalınan müziklerin gerisindebilinçaltı mesajlar veren programların sonuçlarına dayanarak bunusöyleyebiliriz. East Coast mağazalar zinciri, mağazada karşılaşılanhırsızlık olaylarında ilk dokuz ay içinde %37 azalma olduğunubelirtiyor. Bu mağazalarda verilen tek mesajın, satılan mallarınçalınmasını önlemeye yönelik olduğu söylense de gerçeği kimbilebilir ki? 1984'te teknik bir haber bülteninde (Beyin-ZihinBülteni) yazılan bir makale, Illinois Üniversitesindeki BilişselPsikofizyoloji Laboratuarı Müdürünün görüşlerine dayanarak, bilişseletkinliğimizin %99 kadarının bilinçsiz olabileceğini ortaya koyuyor.Bu uzun rapor şu sözlerle son buluyor: ``Bu bulgular, kilo vermeyeyönelik telkin kasetlerinin, hipnozun, nöro-linguistikprogramlamanın terapötik amaçlı kullanımı, vb. bilinçaltıprogramlama yaklaşımlarının etkisini onaylar niteliktedir".Kitlenin Kötüye KullanımıBilinçaltı programlamanın en fark edilmez biçimleri konusunda birörnek verelim. Büyük kalabalıkların karizmatik bir adamı dinlemeküzere bir araya geldiği mekanlarda bulunursanız, salona girdikten 20dakika sonra farklı bir bilinç düzeyine girip çıktığınızı farkedebilirsiniz (eğer çıkabilirseniz!). Dikkatli bir gözlemle, spontangösterilermiş gibi sunulan şeylerin aslında içine biraz sanatkatılmış manipülasyonlar olduğu anlaşılabilir. Bu manipülasyonlarınetkisi, gözler açık durumdayken trans durumunun yaratılmasınabağlıdır. Trans sağlamak için ise, saniyede 6-7 devirlik titreşimyaratan bir ses kullanılır. Genellikle, kapalı mekanlardahavalandırma mekanizmasının çıkarttığı sesin arkasına gizlenir butitreşim. İşte bu titreşim, dinleyicileri telkinlere hayli açık halegetiren alfa bilinç düzeyinin oluşumunu sağlamaktadır. Nüfusun %10-25'i, uyur gezerlik derecesinde bilinç düzeyi değişikliğineuğrayabilir. Konuşmacının telkinleri bu kişilerce potansiyel anlamdakomut olarak kabul edilir.VibratoBu konu VİBRATO'dan söz edilmesini gerekli kılıyor. Vibrato, vokalya da enstrümantal müziğin yarattığı titreşim etkisidir. Titreşiminyarattığı etki, insanların farklı bir bilinç düzeyine geçmesineneden olur. İngiltere tarihinin belli bir döneminde, sesleri bellibir titreşim düzeyini aşan şarkıcıların toplum önünde şarkısöylemesine, dinleyicilerin farklı bir bilinç düzeyine geçebileceği,özellikle de cinsel içerikli fanteziler kurmasına neden olabileceğigerekçesiyle, izin verilmezdi. Operaya giden ya da Mario Lanza gibişarkıcıları dinlemekten hoşlanan insanlar, şarkıcının sesininyarattığı bilinç düzeyi değişikliklerini iyi bilir.ELF'ler (Ekstra Düşük Frekans Dalgaları)Şimdi, edindiğimiz bilinç düzeyini biraz daha yükseltelim. Tümbunlara ek olarak, işitilmeyen ELF'ler de vardır. Bunlarelektromanyetik dalgalardır. ELF'lerden öncelikli olarakdenizaltılarla iletişimde yararlanılır. Saygın bir araştırmacı olanDr. Andrija Puharich, Birleşik Devletler hükümetini Rusların ELFkullanımı konusunda uyarmak amacıyla bir deney yaptı. Deneye katılangönüllülere, beyin dalgalarını EEG cihazıyla ölçmek üzere kablolarbağlandı ve sıradan bir sinyalin bile giremeyeceği metal bir odayakapatıldılar. Puharich, metal kaplama odada bulunan gönüllülere ELFdalgaları gönderdi ve bu dalgalar metalden geçebildi. Gönüllüler ELFsinyalinin gönderilip gönderilmediğinin farkında değildi. Puharichteknik ekipmanla gönüllülerin tepkilerini izledi. Metal odadakigönüllülerin %30'u 6-10 saniye içinde ELF sinyalini almıştı. Diğerbir deyişle, davranışlarında belli bir frekansta görülmesi beklenendeğişiklikler gözlenmişti: Saniyede 6 devrin altındaki dalgalardeneklerin üzgün hissetmesine, bedensel işlevlerinde bozukluklaraneden oldu. 8.2 devirde, kendilerini, sanki yıllar süren uzun birmeditasyondan çıkmış gibi iyi hissettiler. 11-11.3 devir arası, asidavranışlara neden olan depresif ajitasyon dalgaları oluşturdu.Nörofon1960'ların başlarında, henüz yirmili yaşlarına girmeden önce, Lifedergisinin dünyanın en önemli bilim adamları listesine girmiş olanDr. Patrick Flanagan'dan söz edelim. Yaptığı pek çok icat arasındaNörofon adını verdiği bir cihaz var. Bu, deriyle doğrudan temasettiğinde programlı telkinler verebilen elektronik bir araç. Cihazınpatentini almak istediğinde Birleşik Devletler işe yarayıpyaramadığını kanıtlaması isteminde buluyor, bunu kanıtladığında ise,Ulusal Güvenlik Ajansı nörofona el koyuyor. Patrick, yaptığı icadıancak iki yıl süren yorucu bir yasal savaşım sonucunda gerialabiliyor. Cihazı kullanırken hiç bir şey duymuyor vegörmüyorsunuz. Cihaz, Patrick'in özel duyuların kaynağı olarakdeğerlendirdiği deriye uygulanıyor. Deri, ısı, dokunma, acı,titreşim ve elektriksel açıdan insan anatomisinin diğer uzuvlarınagöre çok daha fazla duyargaya sahip.Yaptığı son testlerden birinde Patrick asker dinleyiciler için ikibenzer seminer düzenler. Salon, bütün dinleyici grubunu aynı andaalabilecek kadar büyük olmadığından, semineri iki gece üst üstevermek durumunda kalır. İlk grubun son derece ölçülü ve tepkilerinigöstermeye isteksiz olduğunu görünce, ertesi gün, gece vereceğiseminerde kullanmak üzere özel bir kaset hazırlar. Kasetle,dinleyiciler ellerinin karıncalanması için telkinde bulunularak dahasıcak ve tepkili davranmaya yönlendirilir. Kaset, salonun tavanınabağladığı nörofon yoluyla çalıştırılır. Konuşmacı yoktur, hiç birses işitilmez ancak iletilmek üzere hazırlanan mesaj yerleştirilenkablo yoluyla doğrudan dinleyicilerin beynine iletilir. Dinleyicilerhayli ısınır ve tepkisel davranmaya başlar. Yapılan programlamayauygun olarak elleri karıncalanır, kendilerinden beklenmeyen tepkilergösterirler.Günümüzün hayli ileri düzey teknolojik gelişmeleri insanlarıdenetleyebilmek için yeni yeni olanaklar sunuyor. Beni en korkutanşey ise, insanların yönetiminin henüz orta düzeyde de olsa elegeçirilmiş olması... Oturma ya da yatak odanızdaki TV cihazı, sizieğlendirmekten çok daha fazlasını yapıyor.Devam etmeden önce, farklı bilinç düzeyleriyle ilgili bir başkanoktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Farklı bir bilinç düzeyinegeçtiğinizde, sağ beyin yarınız devreye giriyor, bu da vücudunuzdakidoğal uyuşturucuların, teknik anlamıyla, uyuşturucuya eş olanenkefalinler ve beta endorfinlerin açığa çıkmasına neden oluyor.Diğer bir deyişle, kendinizi iyi hissediyorsunuz ve daha fazlasınıistiyorsunuz.Araştırmacı Herbert Krugmann'ın yaptığı testler, izleyicilerin TVkarşısındayken sağ beyin yarılarının sol beyin yarılarınınetkinliğini 2:1 oranında azalttığını göstermiştir. Daha basit birifadeyle, izleyiciler farklı bir bilinç düzeyine, sıklıkla da transdurumuna geçmektedirler. Bir psiko-fizyolog olan Thomas Mulholland,dikkat sürelerini ölçmek için genç izleyicileri, beyinleriyoğunluklu olarak alfa dalgaları üretmeye başladığında TV'yikapatmak üzere programlanan bir EEG cihazına bağlamıştır. Gençlerdendikkatlerini yoğunlaştırmaları istenmişse de, pek azı TV'yi 30saniyeden fazla açık tutabilmiştir. Çoğunluğu neredeyse hipnotizeolmuştur. Trans durumunu derinleştirmek kolaydır. Bunun bir yolu,gösterilen filmin her 32 karesinde bir boş kare vermektir. Bu,sadece bilinçaltının algılayabileceği dakikada 45 vuruşluk nabızatışına neden olur ki, derin hipnoz durumu yaratmak için en idealvuruş miktarıdır. Alfa bilinç düzeyi yaratılmasıyla, sunulanreklamlar ya da verilen telkinler izleyiciler tarafından büyükolasılıkla kabul edilecektir. Uyurgezerlik derecesinde derinleşenizleyicilerin büyük bölümü, verilen telkinler moral ve dinideğerlerine ya da kendini koruma güdülerine aykırı değilse, bunlarıkomut olarak alabilmektedir. Amerika'da çocukların 16 yaşınagelinceye kadar ortalama 10.000-15.000 saatlerini TV izleyerekgeçirdikleri belirlenmiştir. Bu süre, okulda geçirdikleri zamanınçok üstündedir. Sıradan bir evde TV günde ortalama 6 saat 44 dakikasürekli açık kalmaktadır. Bu süre, geçen yıla göre 9 dakika dahafazladır. 1970'lerdeki oranın ise neredeyse 3 katıdır.Açıkça görüldüğü gibi, hiç de iyiye gider bir durum yok. Süratlealfa bilinç düzeyinde bir dünya olma yolunda ilerliyoruz. TıpkıOrwell'in yarattığı 1984 dünyası gibi... Uysal, durgun, dalgınbakışlı ve itaatkar... Purdue Üniversitesi psikologlarından JacobJacoby'nin projesi, test edilen 2700 kişinin %90'sını oluşturantipik izleyicilerin, gördükleri şeylere ilişkin soruların %23-36'sını, izledikten bir kaç dakika sonra yanıtlayamadığınıgösteriyor. Bu çok doğal, çünkü TV izlerken sürekli olarak transdurumuna girip çıkmaktalar. İnsanların derin trans durumunageçtiklerinde olan bitenleri anımsamaya yönlendirilmesi gerekir.Aksi halde her şeyi otomatik olarak unuturlar.Bu yazıda, buzulun sadece görünen kısmına dokunduk. Müziğingerisindeki bilinçaltı mesajları, ekrana yansıyan bilinçaltıgörüntüleri, hipnozla yaratılan görsel etkileri trans durumuyaratacak bir beceriyle birleştirmeye başladığınızda, etkili birbeyinyıkamatik oldunuz demektir. TV izlerken harcadığımız her saatdaha da koşullanıyoruz. Tüm bunlara karşı bir yasa olup olmadığınımerak ediyorsanız, yanıtı tahmin edin. YOK! Her şeyin olduğu gibi,işlerine geldiği gibi kalmasını isteyen pek çok güç var. Tüm bunlariçin kendilerince geçerli nedenleri olduğu bir gerçek...Savunma DuvarıTüm yazı dizimiz boyunca söylediklerimiz sizi ürküttü ise, bilin kikorku, düşüncelerinize hükmetmek isteyenlerin ekmeğine yağsürecektir. Ama tüm olup bitenler hakkında bunca bilgiye sahip olupda ürkmemek olası mı? Değil tabii ki. Eğer, ürkmediniz ve sizeyöneltilecek tüm beyin yıkama, tüm ikna, tüm düşüncelerindurdurulması tekniklerine ``bilinç" ile karşı durabileceğinizidüşünüyorsanız yanılıyorsunuz! Sıklıkla belirttiğimiz gibi tümteknikler, insan doğasının zayıflıklarından güç alıyor. Düşünce veruhun evi olan bu beden, kimi zaman her ikisinin de efendisikonumuna geçebiliyor. Bedenimizin, düşüncelerimizi yürütme organıolan beyine gönderdiği uyarılar ve beynimizin bu uyarılara verdiğiyanıtlar hemen her zaman denetimimiz dışında. Ve bedeni iyitanıyanlar, insanın düşüncelerini ve ruhunu etkileme hatta elegeçirme gücünü de ellerinde bulunduruyorlar.Öyleyse nasıl karşı koyacağız düşüncelerimize yöneltilen busaldırılara?Yanıt, ne yazık ki umut vaat etmiyor! Karşı koymanın herhangi biryöntemi yok!Yapılabilecek tek şey, olabildiğince ``uzak kalmak". Düşüncelerimizietkileyip, değiştirmek isteyenlerle yollarımızın kesişmenoktalarından kaçmak.Tüm sosyal örgütlenmelere kuşkuyla bakmak, hiçbirisine dahil olmamakkestirme bir yol olabilir. Doğrudan düşüncelerimize bir saldırıiçermese bile artık çoğumuz farkındayız ki sosyal örgütlenme, büyükbir hedefe sahip üst kattaki birilerinin, işlerini kolaylaştıracakve çıkarlarını elde etmelerine yardımcı olacak bir kalabalığındesteğini arkalarına almak için kurulmuş bir hiyerarşi anlamınageliyor. Özellikle bu günlerde...Birden fazla duyu organımıza aynı anda seslenen medya aygıtlarındançekinmek de bir yöntem olarak benimsenebilir. Böylelikle, etkigücünü beden ve beyin kimyamızı değiştirmekten alan saldırılarıbelli oranda sınırlayabilir, gönderilen telkinleri mantıklı düşünmesüreçlerinden geçirmek için zaman kazanabiliriz.Eğer, bu önerileri yerine getirdiğinizde, insanın sosyal ve kültürelbir varlık olmak niteliğinin zedeleneceğini düşünüyorsanız,deyeceğim odur ki, bir dilemma ile karşı karşıyasınız! Başkası değil``kendi" olmak, diğerlerinin benimsettiklerini değil kendifikirlerinizi savunmak, başkalarının sürüsünü değil, kendikoyunlarınızı gütmek ikilemleri arasında seçim yapmalısınız.Her ülfetin, bir külfeti vardır.Kalın sağlıcakla. Sağ kalın!

Hiç yorum yok: