ZİHİN KONTROL GRUP

ZİHİN KONTROL GRUP

17 Kasım 2011 Perşembe

Beyin Kontrolü Nedir, Ne Elde Edilmek İsteniyor?

Dünya istihbarat örgütlerinin karşı tarafı yönlendirmek için
psikolojik operasyon yapabilmeleri en önemli hedefleridir.
İstihbarat örgütleri özellikle CIA ve MOSSAD bu konuya büyük önem
vermektedirler. Bir Çin atasözü vardır, “Yüz savaş kazanmak hüner
değil, hüner savaşmadan güvenliği sağlamaktır.”

İstihbarat örgütleri bu konuya bilimsel olarak eğilmektedirler.
Sürekli çalışmalarla yeni yollar araştırmaktadırlar.

Bugün MOSSAD’ın CIA’dan daha başarılı operasyonlar yapmasının iki
nedeni vardır. Birincisi, Tevrat’ta Musa Peygamber’e Kenan ilinde
casusluk yapmasının emredilmesi. İkincisi de, ideallerinin yüksek
fakat güçlerinin az olması ve dünya bilim çevresinde önemli
etkinliklerinin olmasıdır.

Tarihte buna örnekler var mı?
Bilinen ilk ve en önemli psikolojik operasyon örneği Hasan
Sabbah’tır. Haşhaşi tarikatı da denilen bu örgütlenmede kişiler
Haşhaşın etkin maddesi Eroinle keyif duygusuna ve cennet inancına
şartlandırılıyor. Hasan Sabbah’a itaat ederlerse hep böyle
yaşayacaklarına inandırılıyorlardı. Böylece intihar saldırılarını
zevkle yapıyorlardı.
1937’de Stalin’in Halk mahkemelerinde dâvâlıların îtiraflarında bazı
kimyasallar kullandığı bilinmektedir. Hatta Macaristan Kardinalinin
de bulunduğu bir dâvâda dâvâlılar devlete karşı bir tutum
aldıklarını birden itiraf etmişlerdi.

Peki durum ahlâki midir?
Kesinlikle değildir. Mamafih, Dünya Af Örgütü 1992 yılında bir rapor
neşretti. Bu durum “İnsanın zihni yetilerini bozmayı, yok etmeyi,
değiştirmeyi hedefleyen sorgulama prosedürü ahlâki suçtur denildi.
Fiziksel işkence sınıflandırması kadar insanlık dışıdır.” düşüncesi
benimsendi.

Hangi yöntemler uygulanıyor?
Klasik yöntem; psikolojik faaliyet, propaganda ve beyin yıkama
yöntemidir.

En sık kullanılan yöntem; kimyasal maddeler kullanılarak kişinin
düşüncesini etkilemektir.
Son yıllarda üzerinde çalışan ve durulan yöntem ise elektronik
implantlar yerleştirilerek kişinin beynini uzaktan kumanda ile
yönetme çabalarıdır.

Elektronik yöntemlere geçmeden önce kısaca kimyasal yöntemlerden söz
eder misiniz?
Zihin kontrolü deneylerinde ilk kullanılan madde LSD idi. LSD
psikokimyasal bir maddedir. Alan kişide olağanüstü psikolojik
değişimler olur. Halüsinasyonlar görür, canlı, neşeli, güçlü duygu,
düşünme ve davranışlar içerisine girer. Bu madde beynin ön
bölgesinde DOPAMİN isimli zevk maddesini aşırı salgılamaktadır. Bu
maddeyi alan bir kişi inandığı konuda olağanüstü eylemler
gerçekleştirebilmektedir.

İkinci Dünya Savaşında hem Hitler hem Amerikan ordusu “Amphetamin”
isimli uyarıcı kimyasalı kullanarak askerlerin savaş gücünü
arttırmayı hedeflemişlerdir. Hatta Hitlerin milyonlarca psikoaktif
madde kullanarak ordusunun hareket kabiliyetini çok hızlı hâle
getirdiği bilinmektedir.

İçkisine LSD veya uyuşturucu katan kişilerin kolay intihar ettikleri
ve kolay insan öldürdükleri bilinen gerçeklerdir.
Bu konu da ABD’de gönüllüler, siyahlar ve eşcinseller üzerinde
ilginç deneyler yapılmıştır. Deney yapılan kişilerde akıl
hastalıkları, yaşayanlarda da erken bunama, erken yaşlanma
gözlemlenmiştir. Bu konuda Dr. Armen Victorian’ın kitabında ilginç
kaynak ve bilgiler mevcuttur. Kitabın ismi “İnsan Davranışının
Manipülasyonu, Beyin Kontrolüdür.” Bu kitap Timaş yayınları arasında
tercüme edilerek yayınlanmıştır.

Psikiyatride tedavi amacıyla kullanılıyor mu?
Psikiyatrik uygulamada tanı ve tedavi yöntemi olarak
kullanılmaktadır. Narkoanaliz olarak tanımlanan bu yöntemde kişiye
damardan kısa süre etkili barbibüratlar verilir. Kişi uyku uyanıklık
arası bir boyuttadır. Bilinçaltının üstündeki baskılar aralanır.
Kişiyle güven ilişkisi içinde psikoterapödik ilişki kurulabilirse
bilinçaltı duygular, eğilimler, hatıralar, şartlanmalar ortaya
çıkarılır.

İlaçlı hipnoz da denilebilen bu yöntem kişinin bilinçaltı
çatışmalarını analiz edip onun tedavisini gerçekleştirmek için
kullanılır.

Hipnozla beyin yıkamak mümkün müdür?
Hipnoz bilimsel bir yöntemdir. Kişi hipnotik uykuya geçtiğinde vücut
ve beyin uyur, fakat terapistle, kişi arasında seçici bir algılama
alışverişi kanalı açılır. Böylece kişi yönlendirilir, düşünceleri,
duyguları değiştirilebilir. Psikiyatride hastalıklı düşünceleri yok
etmek, sağlıklı düşünceler kazandırmak, ego gücünü arttırmak için bu
yöntemi kullanıyoruz.

Her bilimsel yöntem gibi hipnozda gösteri malzemesi veya siyâsî
amaçla kullanılabilir.

Hipnozda ilk şart iki tarafın birbirine güvenmesidir. Daha sonra
konsantrasyon gücü artırılır, uygun telkinde bulunulan kişi
geçmişine götürülebilir, beyni yıkanabilir, yanlış şeylere
inandırılabilir. Ancak kişiye hipnozda istemediği şeyi
yaptıramazsınız. Bazı kişiler telkine çok yatkındır, kolaylıkla
girerler. Fakat obsesif ve paranoid denilen güvensiz özelliği fazla
olan kişileri hipnotik transa geçirmek çok güçtür.

Elektromanyetik etkileme mümkün müdür?
Evren “Radiant Enerji” denilen yayılan bir enerjiden oluşur,
gözümüzle gördüğümüz spektrum bir dalga boyudur. Morötesi ve
kızılötesi dalga boyları gözümüzle görülmez. Ancak röntgen
filmlerinden, termal kameralara, yeraltı su havza haritalarına kadar
bir çok alanda kullanılır.

Her elektrik kaynağı bir radyasyon neşreder. Bazı radyasyonlar
iyonlama yaparak hücre ölümlerine yol açar. Hidrojen atomu
frekansına uygun mikrodalga ile MR gibi beyin tomografileri çekilir.
Mikrodalga fırınlarda ışınların camı geçerek tabak içindeki suyu
buharlaştırdığını biliyoruz.

Mikrodalga ile beyin kontrolü nasıl olur?
Mikrodalga ile uzaktan gürültü hissi oluşturmak mümkündür.
Elektromanyetik ritmik vuruşlar kişinin başını elektrikli matkapla
oyulduğu hissi uyandırabilir. Çok düşük frekans da (VLF),
iyonlamanın olmadığı bir radyoaktivite ile baş ağrısı, çınlama,
sinirlilik, depresyon, hâfıza kaybı hatta panik duygusu
oluşturulabilir.Radyasyonun diş dökülmesi, kan kanseri, sakat
doğumlara neden olduğu yaptığı bilinmektedir.

İyonlanmanın olduğu radyasyonlar X ışınları Radyum gibi kanser
tedavisinde kanserli hücreleri öldürmek için kullanılır. Bu ışınları
uzaktan yönetmek mümkün olmamakta, fakat mikrodalga kaynağını 1-2
km. uzaktan bir hedefe yöneltmek mümkün olabilmektedir. Kötü niyetli
kişilerin elinde korkunç bir silah haline dönebilen bir teknoloji
insanlık dışı amaçlarla kullanılırsa insanlığın sonu başlar.

Elektronik parça yerleştirmek mümkün mü?
İnsan davranışını kontrol etmek isteyenler hayvan deneylerinde bunu
gerçekleştirmişlerdir.

FM radyo kanalı ile sinyaller alabilen ve nakledebilen minyatür
elektrotlar hayvan kafasına yerleştiriliyor. Maymunda cinsel
saldırganlık, boğada âniden durma komutu verme deneyleri başarılı
oldu. Yunus balıkları yönetilebildi.

ABD’de beynin elektronik uyarılması zihinsel özürlülerde ve
eşcinsellerde araştırılmıştır. James Olds isimli araştırmacı beynin
hipotalamuş bölgesine elektronik implant yerleştirerek eşcinselleri
kontrol etmeyi başardı. Hastalarda korku, heyecan, halüsinasyon
oluşturarak davranışlarını ödüllendirdi veya cezalandırdı.

Zihin özürlülere de benzer deneyler yapıldı. Bu çalışmalar çok
tartışıldı. Bilimin iyiliği değil hastanın iyiliği ön planda
tutulması etik kuralına göre çalışmalar durduruldu.

FM radyo kanalında sinyaller alabilen ve nakledebilen bu uzaktan
beyin elektronik uyarılması ateşli tartışmalara konu oldu. Hatta
Fransa’da her doğan çocuğa kimliğini belirtir elektronik parça
yerleştirerek ömür boyu nerede olup olmadığını izleyebiliriz tezi
bile ortaya atıldı.

İnsanın robot gibi tuşlarla kontrol edilmesi çok tehlikeli bir
gelişmeydi.

Elektronik implantı (Stimoreceiver) bulan Dr. Delgado beynin amigdal
ve hipokampus gibi alanlarını canlandırarak neşe, tuhaf duygu,
renkli görüntü gözlemlediğini kayıt ederek kitabında açıkladı.

Radyohipnotik beyinlerarası kontrol projesi elektronik hipnoz
yapmayı amaçlamaktadır. Bu projede kişiye istemediği şeyler
yaptırmak mümkün hale gelecektir. Tuşlarla kontrol edilen insana ne
yaptırılmaz ki!

Elektromanyetik enerjinin biyolojik bilimlerde kullanılması yeni bir
gelişme midir?
Bugün psikiyatride beynin ürettiği sinyalleri kaydederek beyin
fonksiyonel görüntülemesi yapılabilmektedir. Klasik EEG’nin
bilgisayar devriminden sonra analog sinyallerin sayısallaştırılması
ile beyin haritası çıkarılıyor. Beynin hastalıklı çalışan alanlarını
görüntüleyebiliyoruz. Tanı ve tedaviyi güçlendirmek için işe yarayan
bir yöntemdir. Hatta ilaç tedavisinin biyoyararlılığını hasta
izlerken görselleştirmiş oluyoruz.

Elektromanyetik enerjinin tedâvide kullanımı yeni gelişmelerdendir.
TMS denilen bir yöntem ile ilgili araştırmalar hâlen sürmektedir.
Beynin ön bölgesine elektromanyetik uyarı vererek Depresyonu tedâvi
etme projesi Elektroşok tedavisine alternatif olarak işe yarayacak
gibi görünmektedir.

Bir de duyu ötesi algı var. Bu konuda neler söyleyebiliriz?
Birleşik Devletler parapiskolojik araştırmalara büyük bütçeler
ayırmaktadır. Beş duyuyu kullanmada insanın geçmiş, gelecek ve
şimdiki zaman hakkında bilgi edinmesi çok ilgi çeken bir konudur.
Telepati, Durugörü (Clair-voyance), Altıncı his de denilen bu
algılama biçimi hakkında şu anda bilimsel çalışmalarda sağlam
deliller yoktur.

Sesin, elektromanyetik frekansın, lazerin varlığı başka dalga
boylarının varlığına kanıt olabilmektedirler. Zihni kontrol etmenin,
ikizlerin, anne-çocuk arasındaki uzaktan duygusal etkilenmelerin
nasıl olduğu henüz çözülemedi. Rüya laboratuarlarında telepati yolu
ile kavram ve imaj uyandırıldığının gözlemlenmesi elektronik
psikiyatri açısından devrim niteliğindeki çalışmalardır.

Durugörü veya beden dışı sezgi denilen bir yöntemde de bazı denekler
odada gizlenmiş nesnelerin yerini tespit etmeyi
başarabiliyorlar. “Remote Viewing, remote sensing” denilen uzaktan
görme ve hissetme özelliği olan insanların bunu nasıl başardıkları
bilimsel ilgi alanına girmektedir. Uzaktan görüşün elektromanyetik
işleyişi çözülebilirse insanlığın kaderi etkilenecektir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz insanın zihninin uzaktan kontrol
edilmesi dünya için sosyal ve politik etkileri çok fazla oluşacağı
gelişmeleri getirecektir.



10 Kasım 2011 Perşembe

Zihin kontrolune karsi nöro-savunma stratejisi

Zihin kontrolü projesine karşı davranış modeli saptama !
Değerli üyeler;
Sizlere bir süre önce bir zihin kontrolü projesinin işleyiş tekniği
ve sistematiğine ilişkin bazı detaylardan bahsetmiştik. (bkz. FILES
menüsü altında Mind Control dosyası)
Ancak, bir zihin kontrolü projesine dahil edilen bir kişinin neler
yapabileceğine, nasıl tepki verebileceğine, kısacası bu projenin
amacı "istihbarat toplama" ise "istihbarata nasıl karşı koyacağına"
ilişkin tespitlerimizi sonraya bırakmıştık.
Daha öncede bahsettiğimiz gibi "istihbarat toplama" diplomasi
sanatını da içine alan karmaşık bir sistemler bütünüdür. Dolayısiyle
her ülkenin gerek sınırları içerisinde gerekde sınırları dışında
istihbarat ağları (Agent Network)bulunmakta ve bu kadrolar her türlü
teknolojik ekipmanı kullanarak tüm ham verileri analiz edebilecek
bir istihbarat dairesinden geçirmektedirler. Bununla ilgili bilgiyi
Intro'muzda bulunan "İstihbarat Döngüsü" şemasında da net olarak
görebilirsiniz.
İstihbarat toplama da aslolan şudur.
Öncelikle gerek HUMINT gerekse diğer kaynaklardan (OSINT,IMINT vs..)
istihbarat elde edilir. (bkz. FILES menüsü İstihbari Teşekküller ve
Terimler dosyası)
• Tüm veriler güvenilir kaynaklara teyid ettirilir.
• Gelen datalar işlenmemiş ham veridir.
• Ham veri istihbarat analizcileri tarafından işlenir. Veri
analiz edilerek ürün (product) elde edilmeye çalışılır.
• Gelen veriler ışığında gerekli tedbir faaliyetleri yada
istihbaratı alınan konu hakkında ilgili kısımlar (örn: terör ile
ilgili anti-terör, terörle mücadele birimleri, organize bir suç ise
organize suçlar masası vb...) bilgilendirilir. Bunun yanında
devletin çeşitli ilgili birimleri de bu bilgilendirmeye dahil
edilir. Tüm ülkelerde istihbaratı, istihbaratı yapan kuruluş ile
yürütmeyi yapan (iktidar) arasında koordinasyon birimi bulunur.
İstihbarat birimi bilgiyi verir ancak insiyatif istihbarat
kuruluşunda olmakla beraber hassas durumlarda yürütme de karara etki
edebilir. (Milli Güvenlik yada daha hassas bir olası durum...)
Yukarıda bahsettiklerimizin projeksiyonunda, kullanılan
teknolojinin "gizli ve devlet sırrı kapsamında" olduğunu önceki
yazımızda aktarmıştık.
Şimdi bu şekilde bir takip faaliyetine uğrayan bir kişinin neler
yapabileceğine ilişkin tespitlerimizi sıralayalım.
Birinci kural zihin kontrolü yapılan kişi hakkında mutlak ve mutlak
surette bilgi derlenmek istenmektedir. İzlenen kişiye karşı kontrolü
yapan grup tarafından sistematik olarak bir kalabalık psikolojisi
oluşturularak zihnen ve bedenen yıkılması hedeflenmekte, bu şekilde
istihbarat toplama çalışması yapan grup tarafından istenilen her
şeyin yaptırılabileceği öngörülmektedir.
Kısacası izlenen şahıs 7*24 olarak göz hapsinde tutularak grubun
bilgisi olmadan hiç bir şey yapamayacağı psikolojik yöntemler
kullanılarak dikte ettirilir. (Sizin hassas olduğunuz durumlar-
mizansenler yaratılır) Fakat bir gerçeği asla unutmamak gerekirki
eğer zihin kontrolü yapılan şahsın gizli bir illegal teması yada bir
açığı var ise bu kontrolün sonucu mutlaka başarılı olacaktır. O
nedenle kontr-takibe uğrayan şahsın bir açığı olmaması yani vicdani
sorumluluğu olmaması gerekir. Aksi takdirde grup kesinlikle bu
bilgiye ulaşacak ve şahsa istediğini yaptırabilecek psikolojik
üstünlüğe sahip olabilecektir. Örneğin, yabancı bir servise çalışan
bir kişinin "angajmana" (taraf değiştirme yada double kullanım)
uğramaya zorlanarak kontr-takibi yapan gruba da "double" olarak
hizmet etmeye zorlanması gibi...
Diğer bir gerçekte takibi yapılan şahsın mutlak surette net bir
duruşu olması ve bu duruşundan hiç bir surette ayrılmaması gerekir.
Çünkü hiç bir LEGAL kuruluş istihbaratı yapılan şahıs yada şahıslar
hakkında gizli harp yöntemi olan psiko-sorgu tekniklerini uygulamaz.
Tüm legal kuruluşlar izledikleri şahıs hakkında suç unsuru "maddi
delil" (daha da açarsak parasal yada ideolojik bağlantı vs...)
tespit etmeden psikolojik yöntemleri kullanarak bilgi alma yetkisine
sahip değillerdir. Ancak görünürde demokratik olan bazı muz
cumhuriyetlerinde legal kuruluşlar organik bağ delili vermeden de
bir takım milliyetçi unsurları kullandıklarını, konu ortaya
çıkınca "haberimiz yoktu...bilgimiz yoktu" gibi mazeretler ardına
sığındıklarını yazılı ve görsel medyadan izledik, izliyoruz.
Devam edelim....
Öncelikle izlenecek şahsın yada grubun maddi bir delil olan illegal
bağlantısını tespit eder ve eğer izlenmesi gerekiyorsa izlerler.
Unutmayalımki, hukuğun bir numaralı kuralı "herkes suçlu olduğu
kanıtlanana kadar suçsuzdur." ilkesi demokratik yönetime sahip tüm
ülkeler tarafından temel kural olarak alınmıştır.
Grup şahsın psikolojik yapısını netleştirmiş olduğundan normal
davranışına uymayan her türlü görsel hareketini "yapmacık"
bulacaktır.
Kontr-takibi yapan grup şahıs hakkında bilgi toplamak için her türlü
yolu deneyecektir. Ellerinde ki ekipman ile vücudunuzdaki her hangi
bir bölgeye yönelik "algılama yaptıracak şekilde" dokunmalar yapacak
sizin o an düşündüğünüz konu hakkında "evet ... ne düşünüğünü
biliyorum..." tezini uygulayacaklardır. Aslında sizin hakkında bilgi
alabilmek amaciyle "tesadüfleri" kullanacak böylece "senkron"
nedeniyle sizin şu anda aklımdan geçenleri dinliyor ve görüyorlar
neticesine varmanızı istemektedirler. Ancak dünyada hiç bir
teknoloji "on line" yani o anda ne düşünebileceğinizi yada neyi
hayal edebileceğinizi ölçemez, göremez, dinleyemez. Ancak grup bunun
psikolojik algoritmasını çok iyi uygulayabildiklerinden
ancak "tesadüfler" kanalı ile sizi kitlemeye çalışırlar. Zira hiç
bir teknoloji sizin düşüncelerinizi on-line olarak kontrol edemez
ancak düşüncelerinizi yani aklınızdan geçirdiğinizi işitsel korteksi
atlayarak sesli düşüncelere çevirebilir. Bu durumda sizin karşı
durabileceğiniz tek duruş, size karşı uyguladıkları bu "tesadüfleri
kullanma" metodunu gruba karşı uygulamak yani bir anlamda size
doğrulttukları silahı karşı tarafa yöneltmektir.
Unutmayın istihbarat teknolojileri kişiler üzerinde net bir kontrol
kurabilmek amaciyle psikolojik bir çok metodu kullanabilir. Yani
kontr-takibe uğrayan kişi/ler hakkında delil toplama amaciyle bu
takibi devam ettirir, bu amaçla televizyon-radyo gibi materyalleri
de kullanırlar.



• Size verdikleri algılamalar ile konu yada konulara ilişkin
tepkinizi ölçmeye çalışır.
• Nötr kaldığınızda sizi tabiri caizse "gaz vererek" teşvik
ederek yönlendirmeye çalışırlar.
• Tatlı dil ile amaca ulaşamayınca sizi aşağılamaya, argo
tabiri ile ezmeye çalışırlar.
• Fakat hep bir şekilde "sana öyle geliyor" tezini çok iyi
şekilde uygulayarak psikolojik üstünlüğün kendilerinde olduğunu
şahsa kabul ettirirler. Bu "gözdağı"dır.
• İstedikleri olmadığında bir çok kılığa girer, yani
istedikleri konuya sarabilirler. Bu anlamda çok iyi birer
aktördürler. Yani bir açık verdiğinizde (gelen algılamaya) üzerinize
gelirler, sizi korkutmaya çalışır istedikleri olmadığında argo
tabiri ile "abisinin...şaka yaptık" gibi numaralara girmekten
çekinmezler. Sizin net bir duruşunuz olsa bile onların yoktur. Bilgi
alabilme aşkına istedikleri kişi yada kurum olabilirler. Ama bu
uygulamada asıl rol televizyon ve radyo gibi kanallardadır. Sizden
bilgi alma amaciyle televizyon-radyo gibi materyalleri rahatlıkla
kullanırlar.
Bütün bunlar sizin algılamalarınızı kullanarak sizden tabiri
caizse "delil almak" amacını taşıdığından sizin de yapabileceğiniz
tek şey onların algılamalarını bozmaktır.
• Yani öncelikle tez-anti tezler üretmeleri, size gönderilen
algılama ile tezi yada anti-tezi öne çıkartmaktır.
• Aklınızdan istediğiniz kadar görsel işitsel imge
gönderebilirsiniz. İstediğiniz gibi sahte delil yada gerçek delil
kavramına sarabilirsiniz. (Hangisinin gerçek hangisinin sahte bilgi
olduğunu ayıramazlar)
• Grup sizin işitsel kanalınızdayken sanki onların dışında da
başka bir grup varmış (sizden taraf) ve siz bu grup ile
irtibattaymışsınız gibi algılama gönderebilirsiniz. (Nasıl olsa
onlar bunu delillendiremezler)
• Savunma sistemleriniz (hareketleriniz, düşünceleriniz) yani
psiko-durumunuz net olmalı. Kendi kendinize doğru yargılara
varabilmeniz için oto-kontrolünüz iyi olmalıdır.
Unutmayın, günümüzde psiko-sorgu ve mülakat teknikleri son derece
gelişmiştir ve tüm gelişmiş ülkeler "psikolojik savaş"
materyallerini çok iyi derecede kullanılabilir duruma
getirmişlerdir. Tüm bunlar birkitleyi yada zümreyi sürekli duruma
göre iyi, duruma göre kötü propaganda etkisinde bırakarak sürekli
kontrol etmeyi amaçlar. Burada Sn. Serdar ANT'ın ekteki yazısının
4.maddesinde belirttiklerine de dikkat çekmek istiyoruz.
Psikolojik harp, bir çeşit gayi nizami harp'tir. Sadece kullanılan
yöntemler silah olarak adından da anlaşılacağı gibi psikoloji
bilimini kullanarak insan/lar üzerinde baskı-etki kurma
mantalitesine dayanır. Yukarıda bahsettiklerimizin "ütopik"
yada "alacakaranlık kuşağı" kıvamında olduğunun farkındayız. Ancak,
analitik düşünce sistemi gelişmiş her insan, kendi vücudunun yada
kapasitesinin ne olduğunu anlayabilecek, dışarıdan gelen algılamalar
ile kendi organizmasının tepkilerini ayrıştırabilecek temel tıbbi
bilgiye sahiptir. Yani her hassas organizma kendisine karşı
yürütülen bir çalışmayı çok net bir şekilde anlayabilir buna göre
karşı nöro-atak davranış modeli geliştirebilir.
Sorguda nöro-davranış atak modelinin kullanılması tüm istihbarat
kuruluşlarında "sorgu uzmanları" tarafından yıllardan beri
uygulanmakta, böylece sorgulanan şahsın "kırılma nokta"larının
tespit edilmesini teşhis ve tespit ederek, şahıs ve bildikleri
hakkında net ve doğru bilgiler elde edilmektedir.
Kontr-takipteki şahıs/ların göz temasından bilgi alınmaya
çalışılması da bunlardan biridir. Kullanılan teknoloji sizin
evinizde televizyon seyrederken yada dışarıda kamuya açık bir yerde
hangi obje-canlı ile göz temasınız kurduğunu ve vücudunuzdaki
kimyasal reaksiyonları ölçerek obje-canlı aranızdaki ilişkiyi
delillendirmeye çalışırlar. Bir örnek vermek gerekirse, caddede
yürürken gruba dahil bir kişinin size yönelik bir tehdit algılaması
(örneğin silah gösterme veya buna benzer) yönelttiğinde
vücudunuzdaki kimyasal reaksiyondan (nabzınızın birden bire
hızlanması yada ani terleme gibi) bu tepkinizi ölçmeye çalışırlar.
Bu sık kullanılan bir yöntemdir. Kişinin nelerden korktuğunu yada
nelere tepki verdiğinin belirlenmesi için bu tip bir çok mizansen
kullanılabilir. Yapacağınız şeylerden biri oynadıkları oyuna katkıda
bulunup onların algılamasını bozmaktır. Onlar "cin olmdan adam
çarpma" oyununu çok iyi oynarlar. Bırakın oyunu istedikleri kontrol
ettiklerini sansınlar. Nasıl olsa işlerine gelmeyince tabiri
caizse "abisinin" ayaklarına yatacaklardır. Evinizde televizyon
seyrederken de kanalları kullanarak kendilerince algılamalar
gönderebilirler. Bu, bu yöntemin bir çok çeşidinden biridir.
Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgileri yine zaman içerisinde
sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz, tabiiki bize gelen bu metodun
daha farklı versiyonlarını irtibat devam ettiği müddetçe aktarmayı
düşünüyoruz. Tabi grup eğer "abisinin..." mazeretine sığınıp
irtibattan çıkmaz ise... Unutmayın eğer algılamalarınızı kapatamıyor
iseniz sizde onların yaptığı gibi onların "alıcıları" ile oynayın,
tesadüfleri kullanın, sahte deliller verin. Kafalarını iyice
karıştırın. Ne zamanki bu işlerin çocuk oyuncağı olmadığını anlayıp
sizinle direkt temasa geçerler (delikanlı edebiyatı yapmaya
bayılırlar :)), işte o zaman bize danışın biz size ne yapacağınızı
söyleriz. :)
Biz sizin yanınızdayız...Tebessümünüz hiç eksilmesin :)
Teknolojinin yarınlarımıza ışık tutması dileği ile;
Electro-Security & Digi-Security
Not :
Bu makale, bu projeyi yürüten tüm kanallara ve ilgili kuruluşlara
ithaf edilmiştir...

17 Ekim 2011 Pazartesi

Bilgi Savaşı

Beyin sürekli değişip, güncellenebilen, milyonlarca bilgiyi aynı anda işleme becerisine sahip yaşayan bir bilgisayar gibidir. Yapısını anlamak, kendimizi anlamaktır. Beyin pek çok biçimde bozulabilir ve bu bozukluk ruhsal hastalıklarla sonuçlanabilir. Dolayısıyla beyni oluşturan unsurları, nasıl çalıştığını, nasıl korunacağını, nasıl güncelleyip en az hasarla düzgün bir şekilde çalıştıracağımızı bilmek zorundayız. (http://www.beyinrehberi.com/ExPage3.asp)

Beyin hala tam anlamıyla çözülemeyen bir organdır. Onu kontrol etmek bir insanı kontrol etmek demektir.

Prof. Dr. Selim Şeker’e göre beyin, dışarıdan yapılabilecek elektromanyetik müdahalelerle yönlendirilebilecek, elektronik bir sistem olarak değerlendirilmelidir.(Özkaya, 2003, sy.75)
Beyin işlevlerini yerine getirirken pek çok etmene bağlı olarak çalışır. Dışarıdan gelen her türlü uyarım beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesi bakımından oldukça önemlidir. Elektromanyetik müdahalelerde beyni olumsuz etkiler ve bu durumda farklı amaçlı kullanılabilir.

Özellikle beynin kontrolü amacıyla Tesla’dan itibaren pek çok çalışmalar yapılmıştır ve yapılmaya da devam etmektedir. Şeker, bu konuda yapılan çalışmaların eskilere dayandığının ancak modern anlamdabilinen çalışmaların 2.Dünya Savaşında yenilen Almanya’nın bilim adamlarının Rusya ve ABD’ye götürülmeleriyle başladığını ifade etmektedir.

Ancak, zihin kontrol deneyleri konusunda günümüz çalışmalarının ilham kaynağı,çalışmalarını 1969 yılında kitabında yayınlayan İspanyol Dr. Jose Delgado’dur. (Şimşek, 2005, sy.22) Delgado yayınladığı kitabında; "Duygu ve ifadelerin elektronik olarak insan beynine nakledilmesi olanaklıdır ve insanların tek bir düğmeyle robotlar gibi kontrolü olanaklıdır" ifadesini kullanmaktadır.

Delgado kafasındaki sistemi; "Yakin bir gelecekte insanların insansız makinelerle bir radyo komünikasyon sistemi ve elektronik devre ile takviye edilmiş bir beyin aracılığı ile yönetilmesi mümkün olacaktır" şeklinde fikirlerini açıklamaktadır.

(Özkaya)“Elektronik gözetim amacıyla, beynin konuşma merkezindeki elektrik faaliyetler,kurbanın sözlü düşüncelerine çevrilebilir. Kulağı devre dışı bırakarak, ses haberleşmesinin dogrudan beyne gitmesini sağlayarak, Uzaktan Nöral Denetim,şifrelenmiş işaretleri, beynin işitme korteksine gönderebilir. NSA ajanları bunu,paranoid şizofreninin karakteristiği olan işitsel halisünasyoları taklit ederek,kurbanların gizli olarak takatini kesmek için kullanabilirler. Kurbanla herhangi birtemas olmaksızın, Uzaktan Nöral Denetim, bir kurbanın beynindeki görsel korteksteki elektrik faaliyetlerini planlayabilir ve kurbanın beynindeki tasvirleri (görüntüleri) bir videonun monitöründe gösterebilir. NSA ajanları kurbanın gözlerinin gördüğü her şeyi görürler. Görsel hafıza da görülebilir. Uzaktan Nöral Denetim gözleri ve optik sinirleri atlayarak (devre dışı bırakarak), doğrudan görsel kortekse görüntü gönderebilir. NSA ajanları, beynin programlama gayesi için, gözetim altındaki kişi REM uykusunda iken, onun beynine gizlice görüntü yerleştirmek için bunu kullanabilirler.”

Bu konuda yapılan çalışmalar uzun bir süre, yapan ülkeler tarafından gizli tutulmuştur. Konu hakkındaki ilk belge ise, 1977 yılında İnsan Kaynakları Komitesi Sağlık ve Bilim Araştırmaları Alt Komitesi tarafından hazırlanan raporda, CIA zihinkontrol araştırmaları listesinde MKDELTA, MKULTRA, MKNAOMİ,MKCHKWIT ve MKOFTEN projelerinden bahsedilmesi gösterilebilir.(Keith, 2006,sy.71)

Beyinlere çok farklı biçimlerde müdahale etmek mümkündür. Yapılan çalışmalarda arenadaki bir boğa vücuduna yerleştirilen çipler vasıtasıyla beyninin öfke ve huzur merkezlerine elektrik verilmesi suretiyle, bir kumandanın tuşuna basılarak öncesaldırgan daha sonra uysal bir hale sokulmuştur, ya da bir kedi, psiko-motor olarak adlandırılan gazlarla, beyninin korku bölgesinin aktif hale getirilmesi suretiyle bir fareden bile korkması sağlanmıştır.(Özkaya, 2003, sy.60-62)

Mikrodalga silah endüstrisinin en son gelişmeleri konusunda öne sürülenler ise ürkütücüdür. Tüm internet ve cep telefonları ağının mikrodalga silah endüstrisininetkisi altına girdiği söyleniyor. İddiaya göre, bu teknolojide meydana gelen yeni gelişmelerle artik insan beyni dalgalarının klonlanması söz konusu oluyor.

EEG sinyallerinin içindeki kızgınlık, nefret, kıskançlık, depresyon korku gibi duyguların dalga boylarının tespit edilip bilgisayar aracılığıyla izolasyonu gerçekleştirildikten sonra, seçilen duygu dalgasının başka bir insan beynine klonlanmasının mümkün olabileceği söyleniyor. Mikrodalga silahlarının geliştirilmesinin ilk aşaması beyne yerleştirilen mikro devreler aracılığıyla beynin kontrolü ve yönlendirilmesi olmuş, yani elektronik aracılığıyla beyne fiziksel müdahale yollarının araştırılması teknolojik olarak mikrodalga silahların geliştirilmesini sağlamıştır. (Özkaya, 2003, sy.84-85)

1930’larda Hess’in kullandığı, beynin içine çok ince teller sokularak bunların dışarıda kalan uçlarına da, “uyarıcı-alıcı” (stimoceiver) denilen kibrit kutusu büyüklüğündeki cihazlar yerleştirilerek, beynin bu cihazlar yardımıyla uyarılması sağlanıyordu. Günümüz teknolojisinde ise bu iş, 1-2 santimetre boyundaki küçük çiplerle fazlasıyla yerine getirebilmektedir. (Şimşek, 2005, sy.22)

Hatta çağımızda teknolojinin, çip veya beyne sokulmuş elektrotlara ihtiyaç duymadan, belli merkezlerden beyine gönderilen elektromanyetik dalgalar sayesinde kurbanın beyin fonksiyonlarına müdahale edebilecek noktaya geldiği iddia edilmektedir. Aşağıdaki şekil beyin kontrolünde kullanılan yöntemleri ve geri beslemeyi ifade etmektedir. Buna göre saldırgan bunu yapmak için genellikle kurban hakkında bilgiye sahiptir. Yöntemin uygulanması noktasında da yetki ve egrekli teknolojiye sahiptir. Görüldüğü gibi yöntemler elektronik, psikolojik ve sosyal bilimler tabanlıdır.

Bu çalışmalar artık eskisi kadar gizlenen, bilinmez kavramlar değildir. Beyinle ilgili çalışmalar çok farklı alanlarda kullanılmaktadır. Artık bir fuarda bile bu çalışmaların ipuçlarını görebiliriz.

Örneğin, bu sene Comdex Fuarı'nda tanıtılan bir gözlük zihin kontrolü gibi iddialı bir görevi işaret etmeketdir. Bu gözlüğü gözünüze taktığınızda oluşturduğu kimi renk, ses ve piksel
şekilleriyle sizi yorucu bir günün ardından rahatlatabiliyor. (Radikal Gazetesi, Beyinkontrol gözlüğü, 09.04.2008) Benzer bir örneği de 17.04.08’de Hürriyet gazetesinde yayınlanan bir yazıyı gösterebiliriz. Yazıya göre Pentagon, kullanacağı PCASS adlı, portatif yalan makinesi ile Afganistan’da aradığı kişilere ulaşmayı deneyecek Bu makinenin özelliği sorulan sorulara verilen cevaba göre yeşil, sarı ya da kırmızı ışıkların yanması suretiyle kişinin doğru söylediğini, makinenın kararsız kaldığını ya da kişinin yalan söylediğini belirtmesidir. Bu makinenin ilginç bir özelliği de 7500 dolar gibi düşük bir maliyetinin olmasıdır.

Ancak üzerinde çalışmalar yapılan ve bazı birimlerce de kullanılan karmaşık yalan makineleri, beyindeki hareketleri inceleyerek sonuca varmaya çalışıyor. Daha önce yapılan çalışmalar, yalan söylenirken beynin yedi, doğruyu söylerken de dörtbölgesinde faaliyet olduğunu ortaya koymuştu. Ancak PCASS beyinle ilgili bir analiz yapmıyor. Zihin kontrol operasyonları çok çeşitli yöntem ve teknolojilerle uygulanabilmektedir.

Bu yöntemlerle bir kişi robot haline getirilerek istenildiği gibi yönlendirilebilmekte, hatta kişi intihar ettirilebilmektedir ya da kişiye, istemediği birşey yaptırılabilmektedir. Ülkemizde de bu çalışmaların üzerlerinde uygulandığını iddia eden kişiler bulunmaktadır.


Bülent Keskin (Yüksek Lisans Tezinden alıntıdır.)
http://www.scribd.com/doc/54680627/131/Beyin-Kontrol

5 Şubat 2011 Cumartesi

HC İmkansızın Peşinde - Zihin Kontrolü 1/3



Milyonlarca kisinin habersiz oldugu ve bircoklarina bilim- kurgu gibi gelen zihin kontrolu olayi ne yazik ki gercektir. Gunumuzde bir takim karanlik gucler hedef sectikleri insanlari cesitli yontemlerle zihinsel olarak kontrol altinda tutabilmekte ve onlar uzerinde taciz ve hatta iskenceye varan boyutlarda etkiler yaratabilmektedir. İste grubumuzun amaci bu igrenc ve insanlik disi olaylari kamu oyuna duyurmaktir.