ZİHİN KONTROL GRUP

ZİHİN KONTROL GRUP

17 Ekim 2011 Pazartesi

Bilgi Savaşı

Beyin sürekli değişip, güncellenebilen, milyonlarca bilgiyi aynı anda işleme becerisine sahip yaşayan bir bilgisayar gibidir. Yapısını anlamak, kendimizi anlamaktır. Beyin pek çok biçimde bozulabilir ve bu bozukluk ruhsal hastalıklarla sonuçlanabilir. Dolayısıyla beyni oluşturan unsurları, nasıl çalıştığını, nasıl korunacağını, nasıl güncelleyip en az hasarla düzgün bir şekilde çalıştıracağımızı bilmek zorundayız. (http://www.beyinrehberi.com/ExPage3.asp)

Beyin hala tam anlamıyla çözülemeyen bir organdır. Onu kontrol etmek bir insanı kontrol etmek demektir.

Prof. Dr. Selim Şeker’e göre beyin, dışarıdan yapılabilecek elektromanyetik müdahalelerle yönlendirilebilecek, elektronik bir sistem olarak değerlendirilmelidir.(Özkaya, 2003, sy.75)
Beyin işlevlerini yerine getirirken pek çok etmene bağlı olarak çalışır. Dışarıdan gelen her türlü uyarım beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesi bakımından oldukça önemlidir. Elektromanyetik müdahalelerde beyni olumsuz etkiler ve bu durumda farklı amaçlı kullanılabilir.

Özellikle beynin kontrolü amacıyla Tesla’dan itibaren pek çok çalışmalar yapılmıştır ve yapılmaya da devam etmektedir. Şeker, bu konuda yapılan çalışmaların eskilere dayandığının ancak modern anlamdabilinen çalışmaların 2.Dünya Savaşında yenilen Almanya’nın bilim adamlarının Rusya ve ABD’ye götürülmeleriyle başladığını ifade etmektedir.

Ancak, zihin kontrol deneyleri konusunda günümüz çalışmalarının ilham kaynağı,çalışmalarını 1969 yılında kitabında yayınlayan İspanyol Dr. Jose Delgado’dur. (Şimşek, 2005, sy.22) Delgado yayınladığı kitabında; "Duygu ve ifadelerin elektronik olarak insan beynine nakledilmesi olanaklıdır ve insanların tek bir düğmeyle robotlar gibi kontrolü olanaklıdır" ifadesini kullanmaktadır.

Delgado kafasındaki sistemi; "Yakin bir gelecekte insanların insansız makinelerle bir radyo komünikasyon sistemi ve elektronik devre ile takviye edilmiş bir beyin aracılığı ile yönetilmesi mümkün olacaktır" şeklinde fikirlerini açıklamaktadır.

(Özkaya)“Elektronik gözetim amacıyla, beynin konuşma merkezindeki elektrik faaliyetler,kurbanın sözlü düşüncelerine çevrilebilir. Kulağı devre dışı bırakarak, ses haberleşmesinin dogrudan beyne gitmesini sağlayarak, Uzaktan Nöral Denetim,şifrelenmiş işaretleri, beynin işitme korteksine gönderebilir. NSA ajanları bunu,paranoid şizofreninin karakteristiği olan işitsel halisünasyoları taklit ederek,kurbanların gizli olarak takatini kesmek için kullanabilirler. Kurbanla herhangi birtemas olmaksızın, Uzaktan Nöral Denetim, bir kurbanın beynindeki görsel korteksteki elektrik faaliyetlerini planlayabilir ve kurbanın beynindeki tasvirleri (görüntüleri) bir videonun monitöründe gösterebilir. NSA ajanları kurbanın gözlerinin gördüğü her şeyi görürler. Görsel hafıza da görülebilir. Uzaktan Nöral Denetim gözleri ve optik sinirleri atlayarak (devre dışı bırakarak), doğrudan görsel kortekse görüntü gönderebilir. NSA ajanları, beynin programlama gayesi için, gözetim altındaki kişi REM uykusunda iken, onun beynine gizlice görüntü yerleştirmek için bunu kullanabilirler.”

Bu konuda yapılan çalışmalar uzun bir süre, yapan ülkeler tarafından gizli tutulmuştur. Konu hakkındaki ilk belge ise, 1977 yılında İnsan Kaynakları Komitesi Sağlık ve Bilim Araştırmaları Alt Komitesi tarafından hazırlanan raporda, CIA zihinkontrol araştırmaları listesinde MKDELTA, MKULTRA, MKNAOMİ,MKCHKWIT ve MKOFTEN projelerinden bahsedilmesi gösterilebilir.(Keith, 2006,sy.71)

Beyinlere çok farklı biçimlerde müdahale etmek mümkündür. Yapılan çalışmalarda arenadaki bir boğa vücuduna yerleştirilen çipler vasıtasıyla beyninin öfke ve huzur merkezlerine elektrik verilmesi suretiyle, bir kumandanın tuşuna basılarak öncesaldırgan daha sonra uysal bir hale sokulmuştur, ya da bir kedi, psiko-motor olarak adlandırılan gazlarla, beyninin korku bölgesinin aktif hale getirilmesi suretiyle bir fareden bile korkması sağlanmıştır.(Özkaya, 2003, sy.60-62)

Mikrodalga silah endüstrisinin en son gelişmeleri konusunda öne sürülenler ise ürkütücüdür. Tüm internet ve cep telefonları ağının mikrodalga silah endüstrisininetkisi altına girdiği söyleniyor. İddiaya göre, bu teknolojide meydana gelen yeni gelişmelerle artik insan beyni dalgalarının klonlanması söz konusu oluyor.

EEG sinyallerinin içindeki kızgınlık, nefret, kıskançlık, depresyon korku gibi duyguların dalga boylarının tespit edilip bilgisayar aracılığıyla izolasyonu gerçekleştirildikten sonra, seçilen duygu dalgasının başka bir insan beynine klonlanmasının mümkün olabileceği söyleniyor. Mikrodalga silahlarının geliştirilmesinin ilk aşaması beyne yerleştirilen mikro devreler aracılığıyla beynin kontrolü ve yönlendirilmesi olmuş, yani elektronik aracılığıyla beyne fiziksel müdahale yollarının araştırılması teknolojik olarak mikrodalga silahların geliştirilmesini sağlamıştır. (Özkaya, 2003, sy.84-85)

1930’larda Hess’in kullandığı, beynin içine çok ince teller sokularak bunların dışarıda kalan uçlarına da, “uyarıcı-alıcı” (stimoceiver) denilen kibrit kutusu büyüklüğündeki cihazlar yerleştirilerek, beynin bu cihazlar yardımıyla uyarılması sağlanıyordu. Günümüz teknolojisinde ise bu iş, 1-2 santimetre boyundaki küçük çiplerle fazlasıyla yerine getirebilmektedir. (Şimşek, 2005, sy.22)

Hatta çağımızda teknolojinin, çip veya beyne sokulmuş elektrotlara ihtiyaç duymadan, belli merkezlerden beyine gönderilen elektromanyetik dalgalar sayesinde kurbanın beyin fonksiyonlarına müdahale edebilecek noktaya geldiği iddia edilmektedir. Aşağıdaki şekil beyin kontrolünde kullanılan yöntemleri ve geri beslemeyi ifade etmektedir. Buna göre saldırgan bunu yapmak için genellikle kurban hakkında bilgiye sahiptir. Yöntemin uygulanması noktasında da yetki ve egrekli teknolojiye sahiptir. Görüldüğü gibi yöntemler elektronik, psikolojik ve sosyal bilimler tabanlıdır.

Bu çalışmalar artık eskisi kadar gizlenen, bilinmez kavramlar değildir. Beyinle ilgili çalışmalar çok farklı alanlarda kullanılmaktadır. Artık bir fuarda bile bu çalışmaların ipuçlarını görebiliriz.

Örneğin, bu sene Comdex Fuarı'nda tanıtılan bir gözlük zihin kontrolü gibi iddialı bir görevi işaret etmeketdir. Bu gözlüğü gözünüze taktığınızda oluşturduğu kimi renk, ses ve piksel
şekilleriyle sizi yorucu bir günün ardından rahatlatabiliyor. (Radikal Gazetesi, Beyinkontrol gözlüğü, 09.04.2008) Benzer bir örneği de 17.04.08’de Hürriyet gazetesinde yayınlanan bir yazıyı gösterebiliriz. Yazıya göre Pentagon, kullanacağı PCASS adlı, portatif yalan makinesi ile Afganistan’da aradığı kişilere ulaşmayı deneyecek Bu makinenin özelliği sorulan sorulara verilen cevaba göre yeşil, sarı ya da kırmızı ışıkların yanması suretiyle kişinin doğru söylediğini, makinenın kararsız kaldığını ya da kişinin yalan söylediğini belirtmesidir. Bu makinenin ilginç bir özelliği de 7500 dolar gibi düşük bir maliyetinin olmasıdır.

Ancak üzerinde çalışmalar yapılan ve bazı birimlerce de kullanılan karmaşık yalan makineleri, beyindeki hareketleri inceleyerek sonuca varmaya çalışıyor. Daha önce yapılan çalışmalar, yalan söylenirken beynin yedi, doğruyu söylerken de dörtbölgesinde faaliyet olduğunu ortaya koymuştu. Ancak PCASS beyinle ilgili bir analiz yapmıyor. Zihin kontrol operasyonları çok çeşitli yöntem ve teknolojilerle uygulanabilmektedir.

Bu yöntemlerle bir kişi robot haline getirilerek istenildiği gibi yönlendirilebilmekte, hatta kişi intihar ettirilebilmektedir ya da kişiye, istemediği birşey yaptırılabilmektedir. Ülkemizde de bu çalışmaların üzerlerinde uygulandığını iddia eden kişiler bulunmaktadır.


Bülent Keskin (Yüksek Lisans Tezinden alıntıdır.)
http://www.scribd.com/doc/54680627/131/Beyin-Kontrol