Zihin kontrolünde davranış modelleme
Zihin kontrolü ekipmanının abd tescil
dairesindeki onay formu ( Bu
Bir Özel Büro İstihbarat Grubu Haberidir )
11
Ekim 2006 Çarşamba 03:17
Değerli Üyelerimiz;
Sizlere ZİHİN KONTROL
TEKNOLOJİLERİ ile ilgili şu ana kadar bir çok
makale paylaştık. Bu
makalelerde ZİHİN KONTROLÜ teknolojilerinin
bugün geldiği durum ve hali
hazırdaki HASSAS TAKİP konusundan
ayrılan noktaları inceledik.
HASSAS
TAKİP ve ZİHİN KONTROLÜ temelde benzer özellikler taşısa da
en önemli
farklılığı HASSAS TAKİP "te psikolojik unsurların
kullanılarak izlenecek
şahıs yada grup hakkında detay bilgi
edinilmeye çalışılmasıdır.
Hassas
takip"te kullanılan cihazlar ile ZİHİN KONTROLÜNDE kullanılan
cihazlarda
temelde farklıdır. Hassas takibi yürüten ekipler elektro-
manyetik cihazlarla
kişi yada grupların tüm hareketlerini
izleyebilir. Nefes alış-verişine kadar
tüm fiziksel ve psikolojik
değişimlerini gözlemleyebilir.
Burada
dikkat edilecek husus, hassas takip"te kullanılan yöntemlerin
hedefledikleri
grubu yada şahsı çözmek “mesleki tabirle açmak için”
KİŞİYE ÖZEL DAVRANIŞ
MODELLERİNİ uyguluyor olmalarıdır.
Eğer hassas takip altında bulunan
şahısların yada grupların illegal
durumları söz konusu ise hassas takibe
alınmaları halinde tüm
ayrıntılar ilgililer tarafından kolaylıkla
gözlenebilir.
Gerek ev gerekse diğer ikametlerinde hassas takip
değişik
vasıtalarla devam ettirilebilir. Yeri geldiğinde ekip
personeli,
hedefledikleri şahıs yada grupları kalabalık ortamlarda da
değişik
mizansenleri kullanarak en uygun psiko-ortama sokabilirler.
Bu
yaygın kullanılan bir metoddur. Davranış modelleri seçilirken
kişiye özel
yada gruba uygun formatlar seçilir. Kişinin yada grubun
illegal tüm temasları
ayrıntıları ile kaydedilir.
Davranış modellerinin uygulanması esnasında
kişiye yada gruba duruma
göre HASSAS TAKİP ALTINDASIN mesajı da verilebilir.
Böylelikle kişi
yada gruplarda panik yaratılmaya çalışılır. Yeri geldiğinde
tehdit
ve korkutma gibi taktiklerde kullanılabilir. Bu takibi
yönetenler
için aslolan maksimum bilgi toplamaktır.
Zihin kontrolü
teknikleri ise birbirinden farklı amaçlarla
kullanılabilir. En bilinenleri
kimyasal ilaçların desteğiyle beyin
yıkamadır. Ancak şu an için bazı
kaynaklarda bu teknolojinin
DÜŞÜNCELERİN OKUNMASINA kadar varan bir
teknolojiye kadar ulaştığı
yer alsa da, bu bilgilerin DEZENFORMASYON olma
ihtimalini de göz
ardı etmemek gerekir.
Ancak, ilginç olan bazı
ülkelerin bu projeye ilişkin kullanılan
teknolojileri TESCİL DAİRESİNDEN
TESCİL EDECEK KADAR CÜRET SAHİBİ
OLMALARIDIR. (bkz. Yukarıdaki onay
formu)
Bir süre önce NASA tarafından uzaydaki astronotlar için
DÜŞÜNCELERİN
BİLGİSAYARA KAYDEDİLMESİ ile ilgili bir makale yayınlandı.
Merak
edenler bu makaleye göz atabilirler. (Makale adı :
SUBSPEECHES)
CIA ve NSA gibi servislerinden sızdırıldığı ileri sürülen
bazı
dökümanları da yine buradan sizlerle paylaştık. Hatta eski bir
NSA
personeli olan WAYNE MADSEN adlı görevlinin projeyle
ilgili
açıklamalarını da yine buradan sizlerle paylaşmaya çalıştık.
Bu
teknoloji ile ilgili ayrıntıları web üzerinde bir çok
kaynakta
bulabilirsiniz. Ancak en bilinenleri GEORGE FARQUAR ve
PROJECT
FREEDOM, Prof.Dr. Jose DELGADO ve Zihin Kontrolü
çalışmalarıdır.
Projenin başlangıcı 2.Dünya Savaşında Yahudi Bilim
adamları
tarafından BERGSTRASSE denilen bölgedeki
labaratuarlarda
başlatılmış, savaşın sona ermesi ile proje ABD
Askeri
Laboratuarlarına taşınmıştır. Şu an için bu projenin 250
farklı
versiyonu üzerinde dünya üzerine yayılmış bir çok tıbbi
ve
teknolojik laboratuarlarda devam ettirilmektedir.
Hatta proje bir
ara o kadar ses getirdi ki, MEL GIBSON ve JULIA
ROBERTS"ın oynadığı
CONSPIRACY THOERY – KOMPLO TEORİSİ filmine konu
oldu.
Ancak, ZİHİN
KONTROLÜ projesi ile HASSAS TAKİP konusunu birbirinden
kesinlikle ayırmakta
yarar görüyoruz.
İlkinde duruma göre kişi yada gruplara yönelik ağır ve
şiddetli bir
psikolojik baskı, psikolojik faktörler kullanılarak bilinen
sorgu
metodları uygulanmaktadır. Bu şekilde ağır psiko-şiddete
uğrayan
kişi yada gruplara her an “SENİ İZLİYORUZ” mesajı değişik
obje,
ekipman ve personel kullanımıyla devam
ettirilmektedir.
İkincisinde kaynaklara göre, kişi yada grupların
zihinleri nano-
teknolojik cihazlarla incelenebilir ve görülebilir. Oto
kontrolü ve
tüm psikolojik ve fiziksel yapısı yönlendirilebilir. Verimli
bir
sorgulama metodudur.
Tüm bu teknolojilerin, İNSAN HAKLARI yada
BİREYSEL HAYATIN
MAHREMİYETİ gibi konularla nasıl bir uyum içerisinde
olduğunu da
sizlerin ve okuyucuların takdir ve görüşlerinize
bırakıyoruz.
Şimdi gelelim projenin sistematiğine...
Bir cismin
bioelektrik alanı uzaktan algılanabilir, böylece cisimler
bulundukları
herhangi bir yerde denetlenebilirler. Özel EMF
cihazıyla sistem operatörleri,
kripto-şifre çözücüleri (EEG"lerden)
üretilen potansiyelleri uzaktan
okuyabilirler. Bunlar bir kişinin
beyin durumlarina ve düşüncelerine
kodlanabilir. Bu durumda kişi,
uzak bir mesafeden mükemmel olarak denetlenir.
İstihbarat
personeli, “İşaret İstihbaratı”nın elektromanyetik tarama
ağının
kadranında çevirerek, ülkedeki herhangi bir şahsa çevirir
ve
İstihbarat teşkilatı"nın bilgisayarları o şahsı belirler ve günde
24
saat takip eder. İstihbarat Teşkilatı, Türkiye"deki herhangi bir
şahsı
seçebilir ve onu izleyebilir.
İstihbarat Teşkilatı “İşaret İstihbarat”,
“Uzaktan Nöral(Sinir)
Denetimi ve Elektronik Beyin Bağlantısı” için, “Elektro
Manyetik
Beyin Uyarılması”nı kullanmaktadır. (İonlaşamayan elektro
manyetik
alan) radyasyonu üzerine, nörolojik araştırmayı ve
bioelektirik
araştırma ve gelişmeyi içeren 1950"li yılların MKULTRA
programından
beri, “Beyin Uygulaması” gelişme hâlindedir.
Elde edilen
gizli teknoloji, Ulusal Güvenlik
Arşivlerinde, “Radyoaktifliği ve nükleer
patlmaları içermeyen ve
çevrede bulunan bir kaynaktan istemeyerek (kasıtlı
olmayan bir
şekilde) yayılan elektromanyetik dalgalardan oluşan bilgi”
olarak
tanımlanır ve “Işinim İstihbaratı” olarak sınıflandırılır.
İşaret
İstihbaratı, Amerika ve dost ülkeler yönetiminin diğer
elektronik
mücadele programları gibi, bu teknolojiyi de, gizli
olarak
yürütmekte ve muhafaza etmektedir. İstihbarat Teşkilatı,
bu
teknoloji ile ilgili mevcut bilgileri denetlemekte ve
bilimsel
araştirmalari halktan gizlemektedir. Aynı zamanda bu
teknolojiyi
gizli tutmak için uluslar arası istihbarat anlaşmalari da
vardir.
İstihbarat teşkilatı bilgisayarında üretilen beyin
planlaması,
beyindeki elektriksel faaliyetleri sürekli olarak
denetlemektedir.
Ulusal Güvenlik gayesiyle istihbarat teşkilatı, binlerce
insanın
ferdî beyin haritalarını kaydetmekte ve şifrelemektedir.
Elektro
manyetik alanla “Beynin Uyarılması”, beyin-bilgisayar
bağlantısını
sağlamak için, meselâ, askerî savaş uçaginda ordu tarafindan
gizlice
kullanılmaktadır.
Elektronik gözetim amacıyla, beynin konuşma
merkezindeki elektrik
faaliyetleri, kurbanın sözlü düşüncelerine
çevrilebilir. Kulağı
devre dışı bırakarak, ses haberleşmesinin dogrudan beyne
gitmesini
saglayarak, Uzaktan Nöral Denetim, şifrelenmiş işaretleri,
beynin
işitme korteksine gönderebilir. İstihbarat ajanları bunu,
paranoid
şizofreninin karakteristiği olan işitsel halisünasyoları
taklid
ederek, kurbanların gizli olarak takatini kesmek
için
kullanabilirler.
Kurbanla herhangi bir temas olmaksızın, Uzaktan
Nöral Denetim, bir
kurbanın beynindeki görsel korteksteki elektirik
faaliyetlerini
planlayabilir ve kurbanın beynindeki tasvirleri (görüntüleri)
bir
videonun monitöründe gösterebilir. İstihbarat ajanları
kurbanın
gözlerinin gördüğü her şeyi görürler. Görsel hafıza da
görülebilir.
Uzaktan Nöral Denetim gözleri ve optik sinirleri atlayarak
(devre
dışı bırakarak), doğrudan görsel kortekse görüntü
gönderebilir.
İstihbarat ajanları, beynin programlama gayesi için,
gözetim
altındaki kişi REM uykusunda iken, onun beynine gizlice
görüntü
yerleştirmek için bunu kullanabilirler.
Birleşik Devletlerde,
1940"lı yıllardan beri, İşaret İstihbaratı ağı
vardır. NSA"nın Ft. Meade"de
kişileri izlemek ve bunların
beyinlerindeki işitsel-görsel bilgileri
-tecavüzkar olmayan bir
biçimde- denetlemek için kullanılan iki yönlü geniş
bir, Uzaktan
Nöral Denetim sistemi vardır. Bu işlerin tümü, kişiyle fizikî
bir
temas olmadan yapilir. Uzaktan Nöral Denetim metodu, gözetim ve
yurt
içi istihbarat için esas metodtur. Konuşma, üç boyutlu ses
ve
şuuralti ses, kişinin beyninin işitme korteksine (kulaklari by
pass
edilerek) gönderilebilir ve görntüler görsel korteksin
içine
gönderilebilir. Uzaktan Nöral Denetim, kişinin algılarını,
ruh
durumunu ve motor kontrolünü degiştirebilir.
Konuşma korteksi /
işitsel korteks baglantısı, istihbarat toplumu
için esas haberleşme sistemi
oldu. Uzaktan Nöral Denetim, görsel-
işitsel beyin ile beyin arasında veya
beyin ile bilgisayar arasında
tam bir bağlantıya izin verir
NSA-SIGINT
(Ulusal Güvenlik Teşkilatı İşaret İstihbaratı) insan
beyninden yayılan 5
miliwottluk ve 30-50 Hz"lik uyandırılmış
potansiyellerin şifrelerini digital
olarak çözerek, insan beynindeki
bilgileri uzaktan ve (tecavüzkar olmayacak
bir biçimde) denetlemek
için hususi yeteneklere sahibtir.
Beyindeki
nöral hareketlilik değişen bir manyetik akıya sahib olan
değişen bir
elektirik özellik yaratır. Bu manyetik akı 30-50 Hz"lik
ve 5 milimetrelik
sürekli bir elektromanyetik dalga çıkarır.
Beyinden gelen elektromanyetik
emisyonda ihtiva edilen
şeyler “uyandırılan potansiyeller” olarak
adlandırılan (enserler ve
desenlerdir.). Her düşünce, reaksiyon, motor
kumandası, işitsel
olaylar ve görsel görüntü için beyindeki bir
“uyandırılmış
potansiyel” veya “uyandırılmış potansiyeller kümesi”
karşiligi
vardir. Beyinden yapilan EMF emisyonunun şifreleri, beyninde
geçerli
fikirler, düşünceler, görüntüler ve sesler haline gelmesi
için,
çözülür.
NSA SIGINT, bilgileri (sinir sistemi mesajları
gibi) istihbarat
ajanlarına aktarmak ve gizli operasyon yapılacak
kişilerin
beyinlerine (onlar tarafından farkedilemeyecek bir şekilde)
aktarmak
için, bir haberleşme sistemi olarak EMF ile aktarılan
Beyin
Uyarılması"nı kullanmaktadır.
EMF ile Beynin Uyarılması, sonuçta
beynin nöral devrelerinde ses ve
görsel olayların oluşması için beyindeki
uyarılacak potansiyelleri,
kobayları tetiklemek için şifrelenmiş ve
pulslanmış karmaşık
elektromanyetik işaretler göndererek çalışır. EMF ile
Beyin
Uyarılması kişinin beyin hallerini değiştirebilir ve
motor
kontrolünü etkileyebilir.
İki yönlü elektronik Beyin Bağlantısı,
sesi (kulakları by pass
ederek) işitsel kortekse aktarırken ve donuk
(belirsiz) görüntüleri,
(optik sinirleri ve gözleri by pass ederek), görsel
kortekse
aktarırken, nöral görsel-işitsel bilgileri uzaktan kumanda
ederek,
yapılır. Görüntüler beyinde sabit olmayan iki boyutlu ekrandaki
gibi
zuhur eder.
İki yönlü elektronik Beyin bağlantısı gelişmiş tüm
istihbarat
servisleri personeli için esas haberleşme sistemi haline
gelmiştir.
(Bu servislere ülkemiz serevislerini de ekleyebiliriz) Uzaktan
Nöral
Denetim (RNM, insan beynindeki bioelektirik bilginin
uzaktan
denetimi) esas gözetim sistemi hâlini almıştır. Bu Batılı
Devletler
İstihbarat Topluluğu"nda sınırlı sayıdaki ajan
tarafından
kullanılmaktadır.
İŞLEYİŞ TEKNİĞİ
RNM her belirli
beyin bölgesinin rezonans frekansının şifresinin
çözülmesini gerektirir. Bu
frekans, daha sonra beynin bu özel
bölgesine bilgi yüklemek için,
değiştirilir. Değişik beyin
bölgelerinin tepki gösterdiği (cevap verdiği)
frekans 3 Hz ile 50 Hz
arasında değişmektedir. İşaret İstihbaratı, sinyalleri
bu band
aralığında değiştirirler. (Şema 4"e bakın). Bu değiştirilmiş
bilgi,
şuuraltı seviyesinden algılanabilir seviyeye kadar
değişen
yoğunluklarda, beyine yerleştirilebilinir. Her insan
tek
bioelektirik rezonans / entrainment frekansları kümesine sahibtir.
Bir
insanın beynine diğer bir insanın işitsel korteksinin
frekansında işitsel
bilgiler gönderme bu işitsel bilginin
kavranılmaması sonucunu
verecektir.
Ben RNN (Uzaktan Nöral Denetim)"den, İstihbarat
teşkilatının,
İstanbul"daki “sig-int istasyon” grubuyla iki yönde RNM
teması
kurarak haberdar oldum.
Onlar, uzun bir süreden beri hedefi
tedirgin etmek için 3 boyutlu
RNM sesini doğrudan doğruya beyinde
kullanmaktadırlar. Sistem
operatörleri grubunun İstanbul"da günde 24 saat
çalışan, oldukça
fazla çalışanı vardır. Hedefi tecrit etmek için hedefle
temasta
bulunan ve beyinleri gizlice dinlenen kişilere de
sahiptiler.
Uzaktan RNM Cihazları
NSA"nın RNM donatısı izlenen
kişilerin beynindeki uyandırılan
potansiyelleri (EEG"leri) uzaktan
okuyabilir, ve onların verimlerini
(performanslarını) etkilemek için sinir
sistemi aracılığıyla mesaj
gönderebilir. RNM elektronik olarak bireyleri
teşhis edebilir ve
onları bulunduğu ülkede ki herhangi bir yerde izleyebilir.
Bu
donatı, bir şebeke (ağ) üzerindedir ve yurt içi
istihbarat
operasyonları, yönetim güvenliği ve bioelektrik mücadele
durumunda
kullanılırlar.
Metropol Alanlarında Nokta
Görevlileri
Her bölgede on binlerce kişi, İstihbarat personeli tarafindan
gizli
kontrol için teşhis edilen kişileri (bazen bilmeyerek) takip
ve
kontrol etmek için, mahalle /işyeri casusu ve nokta görevlisi
(muhbir)
olarak çalişmaktadır.
Büro dışında çalışan ajanlar, binlerce kişiyi
izleyen nokta
görevlileriyle (muhbirlerle) sürekli haberleşme içindedirler.
Uzak
bölgelerdeki ofislerde çalışan istihbarat ajanları,
gözlemlenen
kişiyle temas halinde bulunan ve halk içinde tesbit edilen
herhangi
bir kişiyi (RNM"yi kullanarak) ânında teşhis edebilir.
Şema1
de de gördüğünüz gibi nöro-magnetik taramaya maruz kalan kişi
18 temel
reaksiyon (çok genel hatlarıyla 18) yaşamaktadır. Genel
olarak taramaya maruz
kalan kişi, istem dışı olarak sistemi
uygulayan operatörler tarafından bu
reaksiyonlar ve nöro-magnetik
saldırılarla kontrol altına alınmak
istenmektedir.
ŞEMA2
Yukarıda Şema2 de görüldüğü gibi
nöro-magnetik taraması yapılan
kişiler ilkönce psikolojik olarak
hazırlanmakta, mikro dalga sesler
(akustik ses iletimi), tıkırtılar
(mekanizma tarafından binlerce
efekt kullanılabilir), bıkkınlık hissi verme,
gazete, dergi, yazılı
doküman, televizyon (en sık kullanılan), reklamlar,
dedikodu,
söylenti, sosyal ve iş ilişkileri gibi materyalleri ve
argümanları
kullanarak kontrol altına alınacak kişiyi tamamen
psiko-kontrol
altına almaya çalışırlar. Kişiyi sosyal ortamdan ve
ilişkilerden
soyutlayarak tam bir yalnızlaştırma politikası izlerler.
Kişiyi
kendi personelleri ile kalabalık psikolojisi oluşturmak
suretiyle
aşağılayarak, asılsız söylentiler yayarak kendi denetimlerine
ve
kontrollerine almaya çalışırlar.
Tabi bunu yaparken kişiye
bilinçaltı mesajlar vererek tamamen “sana
öyle geliyor” tezini çok iyi
uygularlar. Böylece kişi hem bu nöro-
magnetik saldırılardan haberdar olmuş
olur hemde ucu şizofreniye
yada düşünce bozukluğuna gidecek şekilde ağır bir
kurgusal moda
girmiş olur.
Bu sistemi kullanan uzman bilim adamlarının
zaten asıl amaçladıkları
sonucun bir gereğidir. Yani kişiyi kendi kendine
sorgulatmak ve
böylece kendisi hakkında tüm gerçekleri yada öğrenmek
istedikleri –
bilgi almak istedikleri konuyu bu şekilde şahsın düşünce,
işitsel ve
görsel korteksi vasıtasıyla elde etmektir.
Şema 2 de
belirtildiği gibi kişi eğer kamuya açık alanda ise sisteme
ait elemanlar
vasıtasiyle zarflanır. Yani bilinçaltı mesajlar
verilerek algılamalarının
açılması sağlanır. Deyim yerindeyse
kendisinin izlendiğinin ve zihninin
dinlendiğinin imajı – algılaması
kabul ettirilir. Şahıs evine döndüğünde eğer
başka bir yolu yok ise
(tv, radyo gibi iletişim araçları yok ise) mikro dalga
ses iletimi
ile bu zarflamalar devam ettirilir. Böylece algılaması açılan
kişi
verilen “anahtar kelimeler yada görüntüler” yolu ile
kişiden
öğrenilmek istenilen konu hakkında hem sesli hemde görsel
bilgi
alınmaya çalışılır.. Genelde kişi yalnız ise tamamen çevresel
ve
doğal olarak adlandırılabilecek türde algılamalar verilir.
(doğal
ortamdan ayırılamayacak tarzda ve stilde)
Örneğin bir nesnenin
hiçbir neden yokken kayıyor gibi ses çıkarması,
bir objenin üzerine ince bir
nesne ile dokunularak tıkırdatma
sesinin çıkarılması (genellikle tv olan
odada tv üzerinde tıkırdatma
yapılır ki aslında size oldukça doğal gelen bu
sesler cihazın
hafızasında bulunan binlerce efekt"ten biridir...),
dışarıdan
kontrol altında tutulan kişinin duyabileceği tonda
serbest
çağrışımlar yaparak imalı sözler veya benzeri davranışlar,
veya
herhangi bir konu hakkında düşünüyorsanız o konu hakkında size
sistem
elemanları tarafından işitsel temas yapılması.
Aslında bunların hepsi
mizansendir ve sizin operatörler tarafından
verilen mizansenlere vereceğiniz
işitsel-görsel ve zihinsel
reaksiyonlarınız tespit ve kontrol
edilmektedir.
Sizi tamamen nöro-psikolojik ve fiziksel kontrole
aldıklarından
sizin, size operatörler tarafından verilen anahtar-sembol
kelimelere
yada konulara vereceğiniz tepkiyi sürekli ölçerler. Ama
öncelikle
operatörler projenin başlangıcında sizi tamamiyle pskolojik
bir
süzgeçten geçirirler ve karakterinizi, inançlarınızı,
espri
anlayışınızı, fobilerinizi-hobilerinizi, düşünce
sisteminizi,
kısacası tüm psikolojik yapınızı tespit ederler.
Sizin
yapınıza uygun bir nöro-atak taktik davranış modeli
oluştururlar. Böylelikle
size verecekleri algılamalarda sizin
verilen algılamaya göre hareketinizden
(örneğin nefes almanızdaki
sıklık, ani terlemeniz yada doğal davranış
kalıbınıza aykırı bir
hareket gibi) sizin o konuya nasıl bir tepki
vereceğiniz ölçülür.
Analizini yaptıklarında sizin samimiyetinizi daha
doğrusu doğru
söyleyip söylemediğinizi anlamış olurlar.
Algılamalarınızdan
aldıkları tepkisel reaksiyonlarınızı psikolojik delil
dosyası
altında muhafaza ederler.
Örnek vermek gerekrise eğer siz
diyelimki bir yabancı bir gizli
servis elemanı iseniz böylelikle sizi
“angaje” edebilecekleri yani
kendi taraflarına çekebilecekleri “yaklaşma
zamanını” da ustalıkla
öğrenmiş olur ve kullanabilecekleri ortamı yaratmış
olurlar. Tabi
her hareketinizi de önceden detaylı bir şekilde öğrenmeleri
de
cabası...
ÖZEL BÜRO
( Bu Bir Özel Büro İstihbarat Grubu
Haberidir )
Umut KUZU

ZİHİN KONTROLÜ !!! "Günümüzde teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği bir gerçektir. Bu gelişim olumlu olabileceği gibi olumsuz yönler de içermektedir. Bu olumsuzluklardan biri artık cağımızda insanların zihinsel olarak kontrol altına alınabilmesidir. İste grubumuzun amacı bu iğrenç ve insanlık dışı olayları kamuoyuna duyurmaktır."
ZİHİN KONTROL GRUP

15 Şubat 2012 Çarşamba
3 Şubat 2012 Cuma
Beyin kontrol projesi
Sistem insanların zihinlerini bulandırmak, kişiliğini parçalamak,
yönlendirmek için binbir deneyin, yöntemin birikimine sahip. Bu
birikim en yoğun deney sürecini, Nazi “bilim adamları”nın kamplarda,
fırınlara atılmadan önce kobay olarak kullanılan insanlar üzerinden
gerçekleştirmiş. İnsan bilincinin sınırlarını zorlayan ortamlar
oluşturarak, psikolojik etki gözlemlerinden, enjekte edilen
ilaçlarla davranış kontrollerine uzanan bir deney süreci… Hitler
faşizminin ezilmesiyle, ‘Ataç Projesi’ bağlamında ABD, kamplardaki
deneylerden “yararlanma” kapsamında 3 bin Nazi “araştırmacı”sını
korumaya alır. Bu uzmanların ABD ve Kanada’da devam ettikleri
araştırmaları üzerinden CIA ünlü MK-ULTRA (Beyin Kontrol) projesini
geliştirir.
Bu projeyle radyasyon ve LSD aracılığıyla insanların tepkileri
ölçülüyor, çeşitli işkence teknikleri ile birlikte, sosyoloji,
psikoloji, psikiyatri, antropoloji gibi sosyal bilim dalları
kullanılıyor. İnsan davranışlarını kontrol için 150 ayrı projenin
uygulandığı açığa çıkmış durumda. Buzdağının görünen kısmına, açığa
çıkan bilgilere göre, İkinci Dünya Savaşı‘ndan 1970‘lere kadar
deneylerin gerçekleştirildiği yerler arasında 44 üniversite, 15
bilim vakfı, 12 hastane, 3 cezaevi ve ilaç şirketleri bulunuyordu.
Beyin kontrol projesi kapsamındaki çalışmalarda Amerikan Psikiyatri
Deneği, Amerikan Psikoloji Derneği, Biyolojik Psikiyatri Topluluğu
ve ödüllü psikiyatrlar yer alıyor. Üniversitelerde, cezaevlerinde,
akıl hastanelerinde, yetimhanelerde ve uyuşturucu bağımlıları
rehabilitasyon merkezlerinde yürütülen deneyler (deney kavramının
yarattığı etkiden dolayı bunu daha sonra “araştırma”, “inceleme”
olarak değiştirirler) sonra sokaklara, insan toplulukları içerisine
kadar taşınır. Bağımlı ülkelerde bu deneyler farklı yöntemleri de
içine alan biçimlerde, Avrupa ve Asya’da “üçüncü şans” ve “derbi
şapkası” projeleri kapsamında yürütülür. Deşifre edilmeyen
projelerden ikisini bunlar oluşturuyor.
Zihin kontrolü kapsamında çocuklarda ‘ritüel taciz’ yoluyla
yaratılan kişilik bölünmesi deneyleri de yer alıyor. Bu deneylerle
çocuklarda psikolojik travma yaratarak çoğul kişilik
gelişimlerini “inceleme” ihtiyacı duyuyorlar. Bu gözüdönmüşlük, bu
alçaklık, kişilik bölünmesi konusunda uzman olan ABD’li psikiyatr
Colin A. Ross’un “Bluebird: Psikiyatrlar Tarafından Kasıtlı Olarak
Yaratılan Bölünmüş Kişilik” adlı kitabında somut verilerle
işleniyor. Ross kitabında; “BLUEBIRD Projesi’nde CIA, kasıtlı olarak
kişilik bölünmesi yarattığı deneklerini gizli operasyonlarda
kullanmaya çalışmıştır. Belgelerin incelenmesi sonucu bu inanılmaz
deneylerde, 11 yaşındaki çocukların beyinlerine elektrodlar
yerleştirildiği, 7-11 yaşları arasındaki çocuklara haftalarca, her
gün, günde 150 mg LSD verildiği ve elektroşok yoluyla deneklerin
hafızalarının silindiği, hayvanların beyinlerine elektrod
yerleştirerek kimyasal ya da biyolojik saldırılarda kullanma
çalışmaları yapıldığı biliniyor.” diyor.
“Faydalı eserler”
Burada sorun kişinin beyninin kontrolü ve kontrol edilen kişilerin
kullanılması gibi bir varsayımdan öte (bunu da başarmak isterler),
sistemin bütün bu deneylerden yola çıkarak, toplumu kontrol altında
tutmanın araç ve yöntemlerini yetkinleştirme çabasıdır. Bu çaba
kaldırdıkları taşları kendi ayaklarına düşüren sonuçları da
doğurabiliyor.
Birçok komplo teorisi ile iç içe geçen insan beyninin kontrol altına
alınması tartışmaları, “CIA Belgeleriyle Zihin Kontrol
Operasyonları” gibi kitaplar üzerinden de gündeme taşınıyor. Benzer
kitaplar Türkiye’de ordu tarafından iç eğitimde
kullanılmaktadır. “Bu kitap Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve
Doktrin Komutanlığı’nın 08 Ocak 2003 gün ve ID. ve HRK:3584-17-03\
İsth. Ve İKK. Ş. (20) sayılı emri ile faydalı eser olarak uygun
görülmüştür” ibareleriyle yayına giriyor bu tarz
kitaplar. “Bizimkiler”in bu “faydalı eser”lerden nasıl
yararlandıklarını, benzer yöntemlerin eğitimini aldıklarını her
aşamada görüyor, tanık oluyoruz. Bu tanıklık, kullanılan işkence
yöntemleri, oluşturulan cezaevi modelleri, ulusal kurtuluş
mücadelesine karşı Kürdistan’da sergiledikleri pratik, kurulan derin
ilişkiler sistemi, Susurluklar, taciz, tecavüz vakaları, her türlü
kriminal şebeke ilişkilerinde devletin oynadığı rol, toplumsal
muhalefet dinamiklerine, eylemli tepkilere karşı geliştirilen ırkçı
hezeyanlar şeklinde fazlasıyla yaşandı. Bundandır ki yaşanan
gelişmelerde bir dış mihrak aramaya soyunmadan, bunu empoze etmeye
çalışmadan önce, ‘iç mihraklar’ın halini görmek gerekir.
Zorunluluk
Bütün bu birikimlerin içerisinden süzülüp gelen toplumsal kontrol
yöntemleri içerisinde, kişilik çözülmesi ve çürüme, diğer araçların
yanında, bugün keskin biçimleriyle beyinlere yerleştiriliyor. Çürüme
ve dejenerasyonun körüklenip yayılmasını besleyen iletişim araçları
çokyönlü biçimlerde kullanılıyor. Ekonomik, sosyal, siyasal
krizlerin basıncı düşkünleşme eğilimlerini güçlendirirken, burjuva
medya da bu düşkünleşmeyi derinleştirip kapitalist sistemin
geleceğini garantilemeye çabalıyor.
Bu etkileşim ve çabanın kırılma noktası, sistemin bütün çıplaklığı
ile su yüzüne çıkması-.ıkarılmasıdır. Pisliğin üzerindeki zarın
yırtılmasıyla, parlak görüntülerin altındaki lağım çukurunun ortaya
serilmesidir. Yıkanmakla temizlenmeyecek, sürekli pislik üreten
sistemin tarihin çöplüğüne gönderilmesi zorunluluğudur. Yıkanması
değil yıkılması gerekli ve kaçınılmazdır!
yönlendirmek için binbir deneyin, yöntemin birikimine sahip. Bu
birikim en yoğun deney sürecini, Nazi “bilim adamları”nın kamplarda,
fırınlara atılmadan önce kobay olarak kullanılan insanlar üzerinden
gerçekleştirmiş. İnsan bilincinin sınırlarını zorlayan ortamlar
oluşturarak, psikolojik etki gözlemlerinden, enjekte edilen
ilaçlarla davranış kontrollerine uzanan bir deney süreci… Hitler
faşizminin ezilmesiyle, ‘Ataç Projesi’ bağlamında ABD, kamplardaki
deneylerden “yararlanma” kapsamında 3 bin Nazi “araştırmacı”sını
korumaya alır. Bu uzmanların ABD ve Kanada’da devam ettikleri
araştırmaları üzerinden CIA ünlü MK-ULTRA (Beyin Kontrol) projesini
geliştirir.
Bu projeyle radyasyon ve LSD aracılığıyla insanların tepkileri
ölçülüyor, çeşitli işkence teknikleri ile birlikte, sosyoloji,
psikoloji, psikiyatri, antropoloji gibi sosyal bilim dalları
kullanılıyor. İnsan davranışlarını kontrol için 150 ayrı projenin
uygulandığı açığa çıkmış durumda. Buzdağının görünen kısmına, açığa
çıkan bilgilere göre, İkinci Dünya Savaşı‘ndan 1970‘lere kadar
deneylerin gerçekleştirildiği yerler arasında 44 üniversite, 15
bilim vakfı, 12 hastane, 3 cezaevi ve ilaç şirketleri bulunuyordu.
Beyin kontrol projesi kapsamındaki çalışmalarda Amerikan Psikiyatri
Deneği, Amerikan Psikoloji Derneği, Biyolojik Psikiyatri Topluluğu
ve ödüllü psikiyatrlar yer alıyor. Üniversitelerde, cezaevlerinde,
akıl hastanelerinde, yetimhanelerde ve uyuşturucu bağımlıları
rehabilitasyon merkezlerinde yürütülen deneyler (deney kavramının
yarattığı etkiden dolayı bunu daha sonra “araştırma”, “inceleme”
olarak değiştirirler) sonra sokaklara, insan toplulukları içerisine
kadar taşınır. Bağımlı ülkelerde bu deneyler farklı yöntemleri de
içine alan biçimlerde, Avrupa ve Asya’da “üçüncü şans” ve “derbi
şapkası” projeleri kapsamında yürütülür. Deşifre edilmeyen
projelerden ikisini bunlar oluşturuyor.
Zihin kontrolü kapsamında çocuklarda ‘ritüel taciz’ yoluyla
yaratılan kişilik bölünmesi deneyleri de yer alıyor. Bu deneylerle
çocuklarda psikolojik travma yaratarak çoğul kişilik
gelişimlerini “inceleme” ihtiyacı duyuyorlar. Bu gözüdönmüşlük, bu
alçaklık, kişilik bölünmesi konusunda uzman olan ABD’li psikiyatr
Colin A. Ross’un “Bluebird: Psikiyatrlar Tarafından Kasıtlı Olarak
Yaratılan Bölünmüş Kişilik” adlı kitabında somut verilerle
işleniyor. Ross kitabında; “BLUEBIRD Projesi’nde CIA, kasıtlı olarak
kişilik bölünmesi yarattığı deneklerini gizli operasyonlarda
kullanmaya çalışmıştır. Belgelerin incelenmesi sonucu bu inanılmaz
deneylerde, 11 yaşındaki çocukların beyinlerine elektrodlar
yerleştirildiği, 7-11 yaşları arasındaki çocuklara haftalarca, her
gün, günde 150 mg LSD verildiği ve elektroşok yoluyla deneklerin
hafızalarının silindiği, hayvanların beyinlerine elektrod
yerleştirerek kimyasal ya da biyolojik saldırılarda kullanma
çalışmaları yapıldığı biliniyor.” diyor.
“Faydalı eserler”
Burada sorun kişinin beyninin kontrolü ve kontrol edilen kişilerin
kullanılması gibi bir varsayımdan öte (bunu da başarmak isterler),
sistemin bütün bu deneylerden yola çıkarak, toplumu kontrol altında
tutmanın araç ve yöntemlerini yetkinleştirme çabasıdır. Bu çaba
kaldırdıkları taşları kendi ayaklarına düşüren sonuçları da
doğurabiliyor.
Birçok komplo teorisi ile iç içe geçen insan beyninin kontrol altına
alınması tartışmaları, “CIA Belgeleriyle Zihin Kontrol
Operasyonları” gibi kitaplar üzerinden de gündeme taşınıyor. Benzer
kitaplar Türkiye’de ordu tarafından iç eğitimde
kullanılmaktadır. “Bu kitap Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve
Doktrin Komutanlığı’nın 08 Ocak 2003 gün ve ID. ve HRK:3584-17-03\
İsth. Ve İKK. Ş. (20) sayılı emri ile faydalı eser olarak uygun
görülmüştür” ibareleriyle yayına giriyor bu tarz
kitaplar. “Bizimkiler”in bu “faydalı eser”lerden nasıl
yararlandıklarını, benzer yöntemlerin eğitimini aldıklarını her
aşamada görüyor, tanık oluyoruz. Bu tanıklık, kullanılan işkence
yöntemleri, oluşturulan cezaevi modelleri, ulusal kurtuluş
mücadelesine karşı Kürdistan’da sergiledikleri pratik, kurulan derin
ilişkiler sistemi, Susurluklar, taciz, tecavüz vakaları, her türlü
kriminal şebeke ilişkilerinde devletin oynadığı rol, toplumsal
muhalefet dinamiklerine, eylemli tepkilere karşı geliştirilen ırkçı
hezeyanlar şeklinde fazlasıyla yaşandı. Bundandır ki yaşanan
gelişmelerde bir dış mihrak aramaya soyunmadan, bunu empoze etmeye
çalışmadan önce, ‘iç mihraklar’ın halini görmek gerekir.
Zorunluluk
Bütün bu birikimlerin içerisinden süzülüp gelen toplumsal kontrol
yöntemleri içerisinde, kişilik çözülmesi ve çürüme, diğer araçların
yanında, bugün keskin biçimleriyle beyinlere yerleştiriliyor. Çürüme
ve dejenerasyonun körüklenip yayılmasını besleyen iletişim araçları
çokyönlü biçimlerde kullanılıyor. Ekonomik, sosyal, siyasal
krizlerin basıncı düşkünleşme eğilimlerini güçlendirirken, burjuva
medya da bu düşkünleşmeyi derinleştirip kapitalist sistemin
geleceğini garantilemeye çabalıyor.
Bu etkileşim ve çabanın kırılma noktası, sistemin bütün çıplaklığı
ile su yüzüne çıkması-.ıkarılmasıdır. Pisliğin üzerindeki zarın
yırtılmasıyla, parlak görüntülerin altındaki lağım çukurunun ortaya
serilmesidir. Yıkanmakla temizlenmeyecek, sürekli pislik üreten
sistemin tarihin çöplüğüne gönderilmesi zorunluluğudur. Yıkanması
değil yıkılması gerekli ve kaçınılmazdır!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)